Tecrübe

14 Aralık 2015

Nedendir bilinmez eskimiş teknik direktörler yeniden göreve gelirlerse kendilerinden bahsedilirken isimlerinin başına tecrübeli kelimesi eklenir. Söz ve yazıya başlanırken ‘Tecrübeli teknik direktör’ denilir.

Bir zamanlar profesör unvanlarının başına getirilen ordinaryüs kelimesi gibi. Şüphesiz teknik direktörünüz yeniden getirilmişse muhakkak tecrübelidir. Spor yazarlarımız bu tecrübeli kelimesinin tartışmasını yapmak için hemen yeni teknik direktör hakkında açık oturumlar düzenler. Yeniden göreve getirilen tecrübeli direktörü üzmemek için umumiyetle yuvarlak kelimeler kullanılır.

O sırada kimse eski tecrübeli direktörün başına geldiği takımın sosyal ve ekonomik yapısını, takımdaki oyuncuların kalitesini ele almak istemez. Zira tecrübe denilen sihirli değnek zorlukları yenecektir. Eski teknik direktörün geçmişteki tecrübesi zamana bırakılmıştır. Zira bilinen şu ki eski teknik direktörlerin sessiz tecrübeleri şarap gibi zamanla olgunlaşmıştır.

Yazının Devamı

Başkan

2 Kasım 2015

Yıllardır Alman futbolunu izlerim. Diğer Avrupa kulüplerini de takip ederim. Taraftarların birçoğu kulüp başkanlarını tanımazlar, isimlerini bilmezler. Tabii bu başkanlar bir skandala karışmazlarsa.

Başkanların çoğu kulüp işlerine karışmazlar. Zaten futbol branşı da kulüplerin bir şubesidir. Her spor dalının bir genel sekreteri vardır ve sorumlusu odur. Biz de ise kulüp başkanları adeta parti başkanları gibidirler. Hele hele futbol onların günlük uğraşıdır. Önemli maçların başında ve sonunda mutlaka konuşurlar. Takımın sözcüsü gibidirler. Rakiplerini sevsinler veya sevmesinler her şey onları ilgilendirir.

Medeni insanlar yükseldikçe mütevazı olurlar. Ama bu kulüp başkanları adeta Papa gibi hatasızdırlar ve son sözü söylerler. Takımları yenilirse karşı tarafa yüklenirler, bilhassa hakemleri linç edebilecek sözler sarfederler. İşleri, paraları vardır. Ama futbol önde gelen işleridir. Amaçları sadece şöhret olmaktır. Gazetelerden, televizyonlardan inmezler. Daha doğrusu inmemek için ellerinden geleni yaparlar. Spor sayfalarını da işgale çalışırlar.

Söz yavaş yavaş ayağa düşünce de inanılmaz şiddete gidebilecek saldırganlıklar ortaya çıkabilir. Futbolun dışında tenis,

Yazının Devamı

Gelecek zamanı düşünmek

21 Ekim 2015

Şimdi oturup pişmiş aşa soğuk su katmak zamanı değildir ve anlamı da yoktur. Bu üzücü günlerde futbol milli takımımızın başarısı halkımıza bir sedatif, teskin edici bir hap gibi geldi. Nasıl ki üniversite diploması alan öğrenciler keplerini göklere atıyorlarsa biz de büyük bir sevinç içinde, içimiz buruk da olsa şapkalarımızı çıkardık.

Ama ne olursa olsun Paris yoluna gelene kadar futbol otoritelerimizin eksikliklerimiz ve yetersizliklerimiz hakkında yazdıklarını, tenkitlerini teknik direktörlerimizin ele almasında fayda vardır. Pişmiş aşa su katmak yerine daha lezzetli bir yemek için güzel baharatlar seçmeliyiz. Zira bundan sonraki zaman daha yapıcı olma zamanıdır. Öyle ki Paris’ten dönüşümüzde belki de dağarcığımızda milletimize vereceğimiz güzel hediyeler olabilir.

Yazının Devamı

Futbolu anlamak

12 Ekim 2015

Son zamanlarda ülkemizde oynanan futbolu anlamak biraz zor olmaya başladı. Geçenlerde çocuğun biri ‘Amca, bizim takımımız maçta 4 gol attı, ama maç 2-2 berabere bitti, bu iş nasıl olur’ diye sordu. Cevabını bulamadım.

Bayern Münih maçını seyrettim. Karşısındaki güçlü takıma 5 gol attı. Öyle ki üç adımda bir gol. Bir önceki maçta da yine 5 gol atmıştı. Avrupa maçlarının çoğunda ortalama üç gol normal. Biz ise zar zor, nefes nefese kalenin önüne geliyoruz. Çünkü kondisyon problemimiz var. Sonra topa vur Allah vur. Ama nedense top kaleye bir türlü girmek istemiyor. Bu patırtıda belki de penaltı olur diye sevinebilirsiniz. Meraklanmayın, kale direklerinin üstünden top auta gidebilir.

Dediğim gibi bizim futbolu anlamak bugünlerde biraz zor. Daha doğrusu açıklamak zor. Herhalde ondan olacak, günümüzün aktüel bir spor adamı, futbolumuza dair sorulan bir soruya ‘Ben onu bilemem, siz o soruyu birçok meşhur spor adamının adını vererek ‘Onlara sorun’ demiş.

Yani size bu soruyu ancak onlar açıklayabilir diyerek topu ofsayta atmış. Sizin anlayacağınız futbolda saha içi bir karışık alem, saha dışı akıl verenlerle dolu. Vallahi bu durumda insanın aklına şeytanı taşlamak geliyor.

Yazının Devamı

Spikerden al haberi

17 Eylül 2015

Son yıllarda modern yayın organları bazı meslek gruplarını ikinci plana attı. Mesela maç yazarlığı gibi... Televizyon çıkalı sayfalar çıkalı sayfalar dolusu maç yazıları artık yerlerini bir iki satıra bıraktılar. Buna mukabil televizyonlarda maç anlatan spikerler ön plana çıktılar. Bazen onların anlattıkları bir takımın maçtaki anatomisini meydana çıkarmaya yeterli. Galatasaray-Atletico Madrid maçını anlatan spikerin maça ait bir iki satırını bir deneme olarak kaydettim. İşte bir kaçı:
“Artık Sneijder’in, Podolski’nin kendilerini göstermeleri lazım”
“Galatasaray’ın maçtaki top hakimiyeti Atletico Madrid’den fazla. Ama bu teknik yeterli değil”
“Podolski’nin top kontrolleri iyi değil. Kendine gelen pasları çabuk kaybediyor”
“Podolski oyun sahasında zaten çok görülmüyor”
“Şimdi çok organize bir akın. Ama Podolski verilen pası anlaşılmaz bir şekilde çok kötü vurup dışarı atıyor”
“Sneijder’in attığı şutlar maalesef kaleyi tutmuyor”

Yazının Devamı

Gün gelir

12 Eylül 2015

Gün gelir, bakarsınız, biz de futbolda dünya şampiyonu olmuşuz. Onların bizden farkı ne ki?

Böyle acılı günlerde tenkit yapmak da doğrusu uygun olmaz. Ama bazen futboldan anlamayanlar da futbol yazıyor diyenler çıkıyor. Ama Allahınızını severseniz, Hollanda takımını nasıl buldunuz? Letonya maçını seyrederken etrafımızda toplanan küçük ve genç çocuklar vardı. Forvetimizin ayağına her top gelişinde havaya fırlıyorlar, vur vur diye çığlıklar atıyorlardı. Demek ki onlar da forvetimizin kale önündeki yavaşlığının ve zaafının farkındaydılar.

Forvetlerimizin Allah’tan Hollanda karşısında, Letonya maçındaki gibi handikapları yoktu. Veya Hollanda müdafaası Letonya’dan daha zayıftı. Şimdi diyoruz ki ne olur her zaman yaptığımız gibi kazanınca havalara uçup durumumuzu unutmayalım.

Tabii ki korkulan Portakalları 3-0 yenmek büyük bir başarı. Şimdi aklıma bir sual geliyor. Bizim milli takımın böyle bir gün düzgün, bir gün süzgün oynaması neden? Zaman zaman adrenalin deşarjını dengelemek için anlaşılan kulaklarını çekmek gerekiyor. Bakın Letonya karşılaşmasından sonraki karamsar havaya ve tenkitlere. Ne olacak bu bizim milli takımın hali diye sormuyor muyduk? Hollanda maçından sonra

Yazının Devamı

Siz kimsiniz?

19 Temmuz 2015

Bu soruyu her fanatik taraftara sorma ihtiyacı duyabilirsiniz. Çünkü fanatik bir taraftar her zaman rakip takıma yapılan transferleri küçümsemek ve çamur atmak isteyebilir.

Bu maalesef bir kültürel problemdir. Futbol ekonomisi bambaşka bir düzeyde gelişir. Milyonların döndüğü bir arenada 5-10 kuruşun hesabı yapılmamaktadır. Her takım alacağı bir şöhrete istediği değeri biçebilmekte, dilediği ücretleri ödeyebilmektedir. Son zamanlarda politikada da futbolda da serbest pazar ekonomisi uygulanır oldu. Herkes herkese bir değer belirliyor.

Şimdi biliyorum taraf tuttuğum için bana da ‘yalakalık yapma’ diyebilirsiniz. Adam haklı ama. Elin oğlu istediği oyuncuya istediği parayı veremez mi? Verdiği para babanızın parası mı? O yüzden adamcağız diyor ki: ‘Siz kim oluyorsunuz yahu, sanane elin parasından.’

Yazının Devamı

Paralı asker

22 Haziran 2015

Transfer zamanının heyecanı geldi çattı. Yabancı şöhretli futbolcuların satın alınabilmeleri için kesenin açılması gerek. Şimdilerde idare heyetleri, kulüp başkanları, yabancı ülkelere gidip harıl harıl pazarlık yapıyorlar. Borcumuz varmış, yokmuş kimseyi ilgilendirmiyor. Tatil boyunca kim alınıyor, kim alınmıyor heyecanımız sürecek.

Şaşılacak olan da taraftarların ilkokul öğrencisi gibi bu pazarlıkları dikkatle izleyip, “alındı mı, alınmadı mı?” diye birbirlerine sormaları. Zira gelecek yıllardaki şampiyonluklarda iddialar bu satın alınacak paralı askerler üzerinde yapılacak, “Benim paralı askerim senin paralı askerinden daha iyidir” gibi tartışılacak. Birkaç yıl hiçbir takım yabancı oyuncu almayacak dense acaba Türk futbolu kötüler mi?

Yeniden Hakkılar, Cahitler, Şükrüler, Metinler yetişmez mi? Çocukluğumuzda bize okulda yerli malı, herkes onu kullanmalı sloganları öğretilirdi. Kimsenin aklına o zamanlar yabancı futbolcu satın alma fikri gelmezdi ki.... Herkes rakı içerdi kimsenin aklına viski gelmezdi. Ah şu globalleşme hastalığı... Ha sahi unuttum. Portekizli Nani geliyor mu? Ya Konoplyanka? Haberiniz var mı?

Yazının Devamı