Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ABD'deki temaslarını tamamlamasından bir gün sonra, 30 Mart Cuma günü Yüksek Planlama Kurulu, 31 Mart Cumartesi günü de Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantısı yapılacak.
Her iki toplantıda Derviş'in vereceği bilgiler ele alınacak.
Ancak çalışan kesimin temsilcileri izlenen yöntemden pek memnun değildir.
Örneğin Hak - İş ve Türk - İş, Ekonomik ve Sosyal Konsey'e memur sendikalarının da dahil edilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Hak - İş Başkanı Salim Uslu dünkü görüşmemizde bu talebi şöyle yineledi:
- Memur sendikaları ve konfederasyonlarının bütün toplantılarına hükümet üyeleri katılıyor. Ancak Ekonomik ve Sosyal Konsey'e dahil etmiyorlar. Memur kesimi bu konseyde temsil edilmiyor. Madem bir toplumsal uzlaşma aranıyor neden memur sendikaları, mimar, mühendis odaları da bu platformda temsil edilmesinler?
İşçi kesiminin bir diğer şikayeti de, Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantıları öncesinde yeterince bilgi sahibi olmamaları. Uslu, bu konuda da şöyle diyor:
- Biz son anda toplantıdan haberdar oluyoruz veya basından öğreniyoruz. Oysa bize önceden haber verilse ve gündem detaylı olarak bildirilse biz de ona göre çalışır, hazırlıklarımızı yaparız. Biz toplantıya bilgi sahibi olmadan gidiyoruz ve orada karşılaştığımız konuları tartışmaya çalışıyoruz. Artık bu konsey kurumlaşmalı ve toplantıları çok önceden gündeme bağlanmalı.
Türk - İş ve Hak - İş memur kesimini kapsamayan konseyin eksik toplandığı düşüncesindeler.
Derviş, ABD'de destek ararken, Ekonomik ve Sosyal Konsey öncesinde, "emek platformu" da bugün geniş katılımlı bir sempozyumla isteklerini gündeme getirecekler. Türk - İş, DİSK, Hak - İş, KESK gibi kitle örgütlerinin aralarında bulunduğu 15 kadar sivil toplum örgütü, bugün Ankara'da "Emek Politikaları Sempozyumu" düzenliyorlar. Sempozyumda söz konusu örgütler, "alternatif emek paketi" de ortaya koyacaklar ve taleplerini somut olarak sıralayacaklar.
İşçi kesiminin öncelikli iki kaygısı var:
1- İşsizliğin yaygınlaşması,
2- Ücretlerin enflasyonun altında kalması,
Bu iki konu hem bugünkü sempozyumda hem de 31 Mart'ta toplanacak Ekonomik ve Sosyal Konsey'de dile getirilecek. Birinci kaygı ekonomik krizin işten çıkarmaları hızlı ve yaygın hale getirme yönündeki baskısından kaynaklanıyor. İkinci kaygı ise krizin hemen öncesinde bağıtlanan toplu iş sözleşmelerinin yarım bırakılan program hedefleri ve rakamlarına göre yapılmış olması. Örneğin tekstil sektöründe altı ay için yüzde 14 - 15 oranında ücret artışı öngören toplu iş sözleşmeleri hem işvereni hem de işçiyi zora sokmuş durumda. Tekstil işverenleri, 2001 yılı için yüzde 10 - 12 olarak öngörülen enflasyona göre sözleşme bağıtladıklarını, ancak kriz sonrasında sadece mart ayı enflasyonunun yüzde 10'dan fazla çıkacağının Devlet Bakanı Derviş tarafından açıklandığına dikkat çekiyorlar. Bu durumda sözleşmenin gereklerini yerine getirmekte zorlanacaklarını vurguluyorlar. Aynı şekilde sendikalar da, öngörülen enflasyona göre bağıtlanan sözleşmelerin, kriz sonrasında ortaya çıkan enflasyon tahminleri karşısında çok yetersiz kalacağının altını çiziyorlar. Sonuç olarak kriz öncesi bağıtlanan toplu iş sözleşmeleri nedeniyle hem işverenin hem de işçinin kayba uğradığını, bunun da işten çıkarmaları özendireceği kaygısını paylaşıyorlar.
Bu koşullar altında Türk - İş, Hak - İş, DİSK gibi en büyük işçi konfederasyonlarının, Derviş'in programına, Odalar Birliği ve Başbakan'ın ifadesiyle, "ekonomik kurtuluş savaşına" katılmaları çağrısına verdikleri ortak yanıt şu oluyor:
- Katılalım ama, böyle bir mücadeleye katılmak için ne moralimiz, ne de maddi olanağımız var. Yeni program tatmin edici bir emek paketini de içermezse, çalışan kesimden özveri talep etmek çok büyük haksızlık ve adaletsizlik olur.
Yeni programa aranan toplumsal desteğin ilk koşulu çalışan kesimlerin bu taleplerine kulak verilmesi...