Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yön Açıklamanın bütünü dikkatle okunduğunda, cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili, ancak onunla sınırlı olmadığı söylenebilir. Dikkati çeken bir yönü de sadece bir konuya ilişkin tepkinin dışavurumu değil, ileriye dönük mesajlar da taşıyan "ucu açık" nitelikte oluşudur.Genelkurmay Başkanlığı neden böyle bir açıklama yapmak zorunda kaldı?Önce bu soruya yanıt arayalım... Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı açıklama siyasi sonuçlar doğuracak önemdedir. Açıklamanın yol açacağı siyasi sonuçlar bir iki gün içinde ortaya çıkacaktır. Genelkurmay Başkanlığı'nı açıklamaya iten nedenler arasında ilk bakışta öne çıkan iki güncel olgudan söz edebiliriz:1- Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 12 Nisan tarihli basın toplantısında verdiği cumhurbaşkanı tanımı içinde yer alan laiklik ilkesi başta olmak üzere, cumhuriyet ilkelerine "sözde değil, özde bağlı", uzlaşmayla belirlenecek bir adaya "hayır" denilmeyeceği mesajı,2- 23 Nisan akşamına kadar bu mesajın dikkate alınacağı yönünde Başbakan Erdoğan tarafından yaratılan hava ve buna uygun olarak Vecdi Gönül veya benzeri niteliklere sahip bir ismin aday gösterileceği izleniminin yaratılması.Org. Büyükanıt'ın 12 Nisan'da verdiği mesajla uyumlu bir ismin aday gösterileceği izlenimi yaratılmasına karşın, 23 Nisan resepsiyonu öncesinde Başbakan Erdoğan ile TBMM Başkanı Arınç'ın görüşmesinden sonra bu hava ve izlenim değişti.23 Nisan resepsiyonunda Erdoğan, Org. Büyükanıt ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bir araya gelmişlerdi. Bizim de tanıklık ettiğimiz üçlü sohbette Erdoğan da, Gül de, Org. Büyükanıt da aralarında şakalaşmaya varacak kadar rahatlamış görünüyorlardı. Ancak, resepsiyonun hemen ardından yapılan Erdoğan-Gül görüşmesinden sonra adaylığın Gül'e kaydığı anlaşıldı.23 Nisan kritik gündü ve akşamındaki değişiklik "dönüm noktası" oldu. Kritik gün: 23 Nisan Genelkurmay açıklamasının hedefleri neler, muhatapları kimlerdir?Bu sorunun yanıtı, açıklamanın cumhurbaşkanlığı seçimiyle sınırlı olmadığı vurgulanarak şöyle verilebilir:1- Açıklamanın öncelikli hedefi cumhurbaşkanlığı seçimidir. Muhatabının kuşkusuz bu süreci yöneten Başbakan Erdoğan olduğunu söylemek gerekir.TSK, türbanın ve temsil ettiği zihniyetin Çankaya'ya çıkmasına karşı ilkesel bir duruş sergilemiştir.2- Genelkurmay'ın açıklamasındaki vurgulardan biri, bürokraside laiklik karşıtı kadrolaşmadır. Bu alanda İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in muhatap alındığı görülmektedir. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda "alternatif" törenler düzenlenmesi, "Kutlu Doğum Haftası" faaliyetleri içinde ilkokul çağındaki kız çocuklarına çağdışı kıyafetler giydirilmesi, ilahiler okutulması, okul müdürlerinin bu faaliyetlere katılım talimatı vermesi, nihayet mülki amirlerin göz yumması veya desteklemesi, yapılan vurguda vali, kaymakam ve milli eğitim müdürlerinin da açıklamanın muhatabı olduğunu gösteriyor.3- Açıklamada yer alan "Ne mutlu Türküm diyene" anlayışına karşı çıkanların "Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanı" olarak ilan edilmesinin hedefinin ise gerek dini gerekse etnik referansla, "Türk üst kimliği" ve "Türk ulusu"na karşı akımlar olduğu söylenebilir. Bu vurgunun muhatapları, "Siz ne mutlu Türküm diyene derseniz, başkası da kalkar ne mutlu başka bir şey diyene" diyebilir itirazında bulunanlar, Anayasa'nın 66. maddesindeki Türk tanımına karşı çıkanlar, PKK ve aynı çizgideki parti ve kuruluşlardır.4- Açıklamaya "ucu açık" nitelik kazandıran ve ileriye dönük mesaj yükleyen satırlar ise TSK'nın laiklik konusunda taraf olduğu, gerektiğinde tavrını ve davranışını açık ve net biçimde ortaya koyacağı ve kanunla kendisine verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusunda sarsılmaz kararlılığını muhafaza ettiğine ilişkin satırlardır. Bu satırlar, açıklamanın ileriye dönük uyarılar içerdiğinin de kanıtını oluşturmaktadır. Açıklamanın muhatapları Büyük Larousse Ansiklopedisi'nde "muhtıra" sözcüğünün kelime anlamının karşılığında şu ifade yer alıyor:"Bir kişi, bir grup ya da kurumca, başka kişi, grup ya da kuruma uyarıda bulunma, bir şeyi anımsatma amacıyla gönderilen yazı.""Muhtıra" kelimesi Türk siyasi tarihine, 12 Mart 1971'de dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu'nun imzasıyla radyodan okunan bildiriyle girdi. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in muhtıra üzerine aynı gün istifa edişi de siyasi literatürde "Şapkasını alıp gitti" ifadeleriyle anıldı. Türkiye'nin yaşadığı bir başka "muhtıra" vakası da 27 Aralık 1979'da, dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve komutanların o zamanki Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e verdikleri uyarı mektubuydu. Uyarıyı, hükümet ve muhalefet dikkate almayınca 12 Eylül 1980 darbesi gerçekleşti. MUHTIRA NEDİR fbila@milliyet.com.tr 23 Nisan resepsiyonunda Erdoğan, Org. Büyükanıt ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bir araya gelmişlerdi. Üçlü sohbette Erdoğan da, Gül de, Org. Büyükanıt da aralarında şakalaşmaya varacak kadar rahatlamış görünüyorlardı. Ancak, resepsiyonun hemen ardından yapılan Erdoğan-Gül görüşmesinden sonra adaylığın Gül'e kaydığı anlaşıldı.