Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ACI derslerle dolu Arnavutluk krizini başından beri izliyoruz. Arkadaşlarımız Özcan Ercan, Nilgün Cerrahoğlu ve Mücahit Büber, haber, fotoğraf ve yorumlarıyla Balkanlar'daki yeni çıbanbaşı Arnavutluk olayını siz okurlarımıza aktardılar, aktarmaya devam ediyorlar. Milliyet yazarlarının yerinde yaptıkları gözlemlere göre görünen o ki, bir "serseri mayın" haline gelen Arnavutluk, Makedonya veya Kosova'ya çarparsa, durum kötü; Türkiye'yi de içine alacak daha büyük bir bunalım kaçınılmaz.
Arnavutluk olayı, derslerle dolu. Önce sosyalizm adına, sonra sosyalizmden kurtuluş adına, bir o yana bir bu yana savrulan Arnavut halkı, son yıllarda bulduğu her delikten yurtdışına kaçmaya çalışıyor. Arnavutlar, yaklaşık elli yıl dünyadan soyutlandılar. Komünist yönetim, "Amerika saldıracak. Amerika saldırmazsa Sovyetler saldıracak" diye halkı yıllarca korku içinde titretti. Öyle ki, her evin bahçesinde, tarlasında koruganlar, mevziler yapıldı; bir gün lazım olur diye.
Sosyalizm çöktü, Sovyet Bloku yıkıldı, Arnavut halkı bu kez başka bir maceraya sürüklendi. Bu kez, kapkaççılar, vurguncular, köşe dönücüler kurtarıcı olarak ortaya çıktılar. Temelsiz, üretimsiz, fikirsiz, içinde yeraldığı Avrupa'dan bile soyutlanmış Arnavutluk sonunda iç savaşın eşiğine kadar geldi.
Arnavutluk iç savaşın eşiğine kadar geldi de, Arnavutluk'un içinde bulunduğu Avrupa bugüne kadar ne yaptı? Hiç. Arnavutluk'un iç savaşın eşiğine gelmesini sadece seyretti. "Bosna suçundan sabıkalı" Avrupa ülkeleri şimdi Arnavutluk'ta benzer bir tutum içindeler. Sadece kendi yurttaşlarını kurtarmak için devredeler. İş işten geçtikten sonra başlattıkları birtakım diplomatik girişimlerin ise şu aşamada hiçbir anlamı yok. Komünist rejimden kurtulma çabasındaki Arnavut halkı, bankerlerin tuzağına düşerken Avrupalı büyük güçler ortada yoktu. "Demokrasi", "liberalizm", "insan hakları", "Avrupalılık" Arnavutluk için geçerli değildi, olamazdı. Şimdi ne oldu? Arnavutluk, Balkanlar'ı ve Avrupa'yı tehdit eden bir barut fıçısına dönüştü.
1975 - 1979 döneminde Türkiye'yi en çok etkileyen sorunlardan biri Amerikan ambargosuydu. Türk hükümetleri, ambargoyu kaldırmak için ter döktüler, çalmadık kapı bırakmadılar. Amerikalılar hep aynı telden çalıyorlardı: "Durmayın, uğraşın, devamlı Amerika'ya gelin gidin. Kongre üyelerini ikna edin. Lobiciler kiralayın. Onlara para verin. Şunu inandırın, bunu kandırın..." İyi güzel de, ambargo sadece Türkiye'ye zarar vermekle kalmıyor ki... Bu karşılıklı çıkar sorunuysa sen de bir şeyler yapacaksın. Dönemin Başbakanı Ecevit bu tavrı ısrarla ortaya koyunca, dönemin ABD Başkanı Carter, ambargoyu kaldırttı.
Şimdi benzer sözler Avrupa'dan geliyor: "Şöyle yapın, böyle yapın. Şununla ilişki kurun, bunu ikna turuna çıkın." Tamam, bunları yapalım da kardeşim, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesinde Avrupa'nın hiç mi çıkarı yok.
Bu kedi - fare oyunu daha ne kadar devam edecek? Avrupa'nın aklı ne zaman başına gelecek? Korktuğu tehlike Viyana kapılarına dayanınca mı?