Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, basın toplantısında demokrasiden yana, darbe girişimlerine karşı açık bir tutum aldı. Darbeye karşı tutumu o kadar açıktı ki, bu konudaki sorularda “darbe” sözcüğünün geçmesini bile yüzünü asarak yanıtladı. Başbuğ, bu kavramları tartışmak bile istemiyor. Nitekim basın toplantısında da bu tartışmadan rahatsız olduklarını söyledi. Daha önce de bu konular geçtiğinde yüzünü buruşturduğuna tanık olmuştuk.

Yeni pozisyon alma
Org. Başbuğ, TSK’nın pozisyonunu yeniden belirliyor. Özellikle günlükler ve Ergenekon soruşturması sürecinde ortaya atılan iddialar, TSK’yı eleştirilerin hedef tahtası haline getirmişti. TSK’yı yıpratmak için gösterilen özel gayretler ve yayınlar dışında Ergenekon süreci kamuoyunda TSK’yla ilgili bir algı oluşturmuştu.
Başbuğ, bu algıyı büyük ölçüde dağıttı. Sadece basın toplantısındaki değerlendirmeleriyle değil. Göreve gelir gelmez başlattığı yeni uygulamalarla da TSK’nın imajını hızla toparlamaya başladı.
Bunların başında demokrasiye ve Anayasa’ya yaptığı vurgular ve bunlara uygun uygulamaları geliyor. Örneğin, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’la haftalık olağan görüşme yapmaya başlaması. Gelenek, genelkurmay başkanlarının cumhurbaşkanıyla haftalık olağan görüşme yapmasıdır. Genelkurmay başkanları, siyasi otoriteyle genellikle cumhurbaşkanı üzerinden bağlantı kurarlardı. Başbakanlarla da gerektiğinde ikili görüşmeler yaparlardı. Ancak, haftalık olağan görüşme olmazdı. Başbuğ bunu başlatarak, siyasi otoriteye ve hiyerarşiye uygun bir tutum sergiledi.
Daha şeffaf bir yönetim anlayışı gösteren Org. Başbuğ, basınla ilişkileri de genişletti.
Bu çerçeve içinde TSK’nın demokrasiden yana, darbe girişimlerine karşı, Anayasa’ya bağlı konumunu güçlendirdi.

İçe mesaj
Org. Başbuğ, bu anlayış ve uygulamalarıyla dış kamuoyu nezdinde TSK’yı kendi mecrasına yöneltti. Siyasete uzak bir noktaya konumlandırdı. Bu yaklaşım, TSK’nın darbe iddialarıyla yıpranan imajını olumlu yönde etkiledi.
Başbuğ, dış kamuoyu açısından aldığı bu pozisyonun yanı sıra TSK kamuoyuna da çok net bir çerçeve çizdi. Personeline darbe hevesleri taşımamaları gerektiğini net ve sert biçimde iletmiş oldu. Bugün için TSK’da böyle bir sorun olmadığını söyleyen Başbuğ, bu konuda araştırma-inceleme yapmaya da gerek olmadığını vurguladı.

Darbe belgeleri
Başbuğ’un darbe konusunda aldığı net tutumda dikkati çeken bir diğer yön de bu konudaki iddialar ile Genelkurmay Başkanlığı arasında bir bağlantı olmadığı mesajını vermesiydi.
Ergenekon soruşturmasına konu olan ve darbe planları olduğu iddia edilen belgelerle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı’nda bilgi ve belge olmadığını üstüne basarak söyledi. Bu konuda bir önceki Genelkurmay Başkanı emekli Org. Yaşar Büyükanıt’ın aynı yöndeki sözlerini anımsattı. Bu vurgu Büyükanıt ve Başbuğ dönemiyle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde herhangi bir bilgi ve belge olmadığı anlamına geliyor. Başbuğ, bu dönem itibarıyla söz konusu iddialar ile Genelkurmay Başkanlığı’nın ilgisini kesmiş oldu.
Mahkemeden Genelkurmay Başkanlığı’na bu belgelerle ilgili bir başvuru olmadığını da eklemesi de açıklamalarını güçlendirdi.
Başbuğ’un sözlerinden, darbe planları olduğu iddia edilen belgelerin, bu konuyla ilgili olarak adı geçenler dışında, kurumsal olarak TSK’yı ilgilendirmediği sonucu çıkıyor.

Askeri yargı
Başbuğ’un bu tutumuna karşın, darbe iddialarını eksen alan ve dönemin komutanlarını ilgilendiren bir dava daha açılması halinde bu kez askeri yargı mı, sivil yargı mı tartışması gündeme gelebilir. İddialar, komutanların görevde oldukları dönemle ilişkili olacağı için konunun askeri yargıya intikal ettirilmesi de olasılık dahilindedir. Bu durumda Genelkurmay Başkanlığı’nı da ilgilendirecektir.