Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dış politikada Ankara'nın öncü, etkin, inisiyatif kullanan bir başkent değil, dış dinamiklerin taleplerini yerine getiren, pasif bir merkez haline geldiği saptamasında bulunuyor. Baykal, görüşlerinin dayanaklarını da şöyle açıklıyor: CHP lideri Deniz Baykal, Kıbrıs sorununda olduğu gibi Irak politikasında da Türkiye'nin sürüklendiği düşüncesinde. "Hükümet, Avrupa Birliği (AB) sürecinde sürüklenmeye başladı. Bu süreçte Türkiye'nin hakkı olan pozisyonu talep etmek ve bunda ısrarlı olmak yerine, işe ödünler vererek başladı. Kıbrıs politikasında kırılmalar böyle meydana geldi. Bugün vardığı noktaya, telafisi olanaksız ödünlerle geldi, ancak bir sonuca varamadı. Şimdi Kıbrıs'ta Türk tarafının tezlerini terk ederek, AB'nin istekleri doğrultusunda adımlar attı, buna karşın Türkiye'nin AB üyeliğini garanti altına alamadı. Bugün hâlâ Türkiye'nin üyeliğinin garanti olmadığı vurgulanıp duruyor. En son Almanya Başbakanı Merkel, bunu ifade etti. Romanya'ya, Bulgaristan'a, Hırvatistan'a, 'üyeliğiniz garanti değil' diyen yok. Sadece Türkiye'ye söyleniyor ki, Ankara buna tepki bile veremiyor. Bu sürüklenme değil de nedir?" AB-Kıbrıs ilişkisi Baykal, benzeri bir sürecin Irak ve özellikle Kuzey Irak sorununda da yaşandığını vurguluyor. Türkiye'nin, Irak sorununda bundan en fazla etkilenen ülke olmasına karşın, etkinliğini tümüyle yitirdiğini savlıyor. CHP liderinin bu konudaki değerlendirmesi şöyle:"Gelişmeler gösteriyor ki hükümet, Irak politikasında da inisiyatifi tümüyle kaybetmiş durumda. Türkiye için yaşamsal önem taşıyan bu konuda inisiyatifi Barzani'ye ve ABD'ye terk etmiş görünüyor. Bir öncülüğü ve belirleyiciliği yok. Umudunu ABD ile Barzani'ye bağlamış durumda. Böyle dış politika olur mu? Belli ki Irak politikasında da temel kırılmalar var. Ankara, sadece talepleri kabullenen bir konumda. Ödünler vererek sürükleniyor. Bizim görevimiz, bu saptamayı yapmak ve hükümeti uyarmak." "Irak'ta faktör değiliz" Baykal, dış politikanın bir "ödünler zinciri" olmadığını, bu yaklaşımın ulusal çıkarlara dayanması gereken dış politikanın özüne aykırılık oluşturduğunu belirtiyor. Eleştirilerini şöyle sürdürüyor:"Dış politikanın geneline baktığınızda hükümetin AB'nin yedeğinde bir ülke konumunu kabul ettiğini görüyoruz. Yedeğe alınmış bir ülke dümen suyunda gider. Türkiye'nin hali şimdi bu. AB, Türkiye'ye böyle bir konum biçiyor ve hükümet de bunu kabul ediyor. Bu koşullarda yürüyecek bir müzakere sürecinin tam üyelikle sonuçlanmayacağını herkes biliyor. AB'nin, bu süreci uzatarak Türkiye'yi yedeğinde sürüklemeyi planladığı artık biliniyor. Bu, 17 Aralık, 3 Ekim metinlerine de açıkça yazıldı aslında, ama hükümet bunu anlamak istemiyor. Anlamak işine gelmiyor. Ama izlediği ödünler politikasını dahi yürütemez bir duruma sürüklendi. Bakın Gümrük Birliği'yle ilgili ek protokolü Meclis'e getiremiyor. Getirdiğinde kendi grubundan bile tepki göreceğini biliyor. Türkiye böyle devam edemez. Böyle bir dış politika anlayışını kaldıramaz."CHP lideri, Ankara'nın hem AB, hem de Irak politikalarını dış dinamiklerin ipoteğinden kurtarması, Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla uyumlu hale getirmesi gerektiğini savunuyor. fbila@milliyet.com.tr "Yedek ülke"