İsrail Başbakanı Şaron'un Filistin lideri Yaser Arafat'a karşı giriştiği kuşatma harekatı giderek bir küçük düşürme, aşağılama, rencide etme operasyonuna dönüştü.
Yaşı ilerlemiş Filistin liderini aç - susuz, ilaçsız, elektriksiz bırakarak ve istediği an yaşamına son verecek koşullarda tutsak eden Şaron, sadece Arafat'ı değil, bütün Filistin halkını aşağılamaya, manevi olarak da ezmeye çalışıyor.
Şaron'un bu amacını ilk gören ve sert bir dille tepki veren Ankara oldu. Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Arafat'ın bu durumda tutulmasına Türkiye'nin resmi tepkisini ABD'nin Ankara Büyükelçisi Pearson ve İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Perez'e diplomatik yoldan iletmişti.
Cem dün yaptığı yazılı açıklama ile de Şaron'un Arafat'ı, "aşağılayan" yaklaşımını sert bir dille protesto etmiş oldu. Cem açıklamasında Arafat'ın, Türkiye'nin resmen tanıdığı Filistin devletinin başkanı olduğunu da anımsatmayı unutmadı.
Savaş koşullarında bile hiçbir devlet başkanına böyle bir muamele yapılamaz.
Şaron, iktidara gelmeden önce Filistin'in terör eylemleri ile İsrail'in onuruyla oynadığını ve dönemin Başbakanı Barak'ın da buna izin verdiğini sık sık vurguluyordu. Şimdiki hareketinin Arafat'ın ve Filistinlilerin onurunu kırmaya yönelik olduğu ortada.
Bütün dünyanın gözü önünde Arafat'ı bu şekilde tutsak etmesi, büyük ölçüde ABD'den aldığı destek sayesinde oluyor. Şaron'un ne insan haklarına, ne de savaş hukukuna uyan bu tutumuna son vermesi için Ankara'nın yaptığı gibi başta Arap ülkeleri olmak üzere her başkentten benzer bir tepki gelmelidir. Birleşmiş Milletler'in süratle duruma müdahale etmesi ve ABD Başkanı Bush'un İsrail Başbakanı Şaron'u zaman yitirmeden dizginlemesi gerekmektedir.
Ankara'nın önayak olduğu yerinde ve haklı tepki, Arap ülkelerince de güçlü şekilde desteklenirse, Arafat'ın düşürüldüğü durumdan kurtarılması mümkün olur.
Ancak bugüne kadar Beyrut zirvesi dahil Arap ülkelerinin verdiği tepki oldukça cılızdır. Arap ülkelerinin bu ürkek tutumu, Şaron'u daha da cesaretlendirmekte ve cüretlendirmektedir.
