Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Abdullah Öcalan’la yürütülen sürece yönelttiği eleştirileri, “CHP barış istemiyor, kanın durmasını istemiyor, terörün bitmesini istemiyor” diye yorumlamak, hatta mahkum etmek doğru değil.
Kılıçdaroğlu ve CHP’yi, “bir çözüm önerisi yok” diyerek suçlamak da gerçeğe uymuyor.
İki nedenle:
Birincisi, ana muhalefet partisi olarak CHP’nin süreci yakından izlemesi, eleştirmesi, itirazda bulunması, bazı kaygılar taşıması, kendi önerilerini gündeme getirmesi doğaldır.

CHP’nin önerileri
Kılıçdaroğlu’nun parti grup konuşmasında dile getirdiği 16 maddelik paket, üzerinde iktidarın da düşünmesi gereken, terör ve Kürt sorununun çözümüne önemli katkı sağlayabilecek nitelikte öneriler içeriyor.
Demokratikleşme paketi olarak isimlendirilebilecek bu öneriler arasında başta yüzde 10 seçim barajının kaldırılması olmak üzere, 12 Eylül döneminden kalma yasaların temizlenmesi, özel yetkili mahkemelerin yargı sisteminden çıkarılması, ifade özgürlüğünün genişletilmesi ve güvence altına alınması, faili meçhullerin aydınlatılması gibi adımlar, terör zeminini de önemli ölçüde zayıflatacak sonuçlar doğuracak adımlar olur.
İktidar-muhalefet işbirliğiyle yapılacak bu düzenlemeler, toplumsal barışın sağlanması yönünde çok önemli bir ortam da sağlayacaktır.

Toprak’ın kaygıları
Diğer taraftan CHP’nin duyduğu kaygıları da anlamak ve dikkate almak hem toplumsal hem siyasal uzlaşma açısından önemli bir zemin yaratacaktır.
Ana muhalefet partisinin sürece ilişkin ulusal ve uluslararası kaygılar taşıması ve bunu dillendirmesi de, iktidarın bunları demokratik tahammül içinde karşılaması ve yararlanması demokrasinin gereğidir.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, CHP’nin kaygılarını ifade ederken uluslararası gelişmelere de özellikle dikkat çekiyor.
Toprak, “Ortadoğu’da yeni bir yörünge” oluşturduğu tespitini yaptıktan sonra, bu çok istekli görünen iktidarın hayale kapılmaması gerektiği uyarısında da bulunuyor.
Kuzey Irak gibi Suriye’de de bir, “Kuzey Suriye” yaratılması sürecine Türkiye’nin ihtiyatla yaklaşması gerektiğini vurgulayan Toprak’a göre, Türkiye’nin, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” riski çok yüksek. Riskleri hesaplanmadan Ortadoğu bataklığına sürüklenmenin ağır faturalara neden olabileceğini söyleyen Toprak, ABD’nin, “Büyük Ortadoğu Projesi”ne alet olmaması üzerinde duruyor.
Toprak, son gelişmeleri bir arada değerlendirirken, Türkiye’nin Suriye cephesine sürüldüğünü bu dönemde bu ülkenin kuzeyinde Kamışlı’da Dar El Zor adıyla eyalet ilan edildiğine dikkat çekiyor ve aynı zamanda ABD ve İsrail’in İran’ı hedef aldığının gözden kaçmaması gerektiğini vurguluyor.
Tıpkı Irak gibi Suriye’nin parçalanma sürecine girdiğini söyleyen Toprak, bu koşullarda Türkiye’nin Güneydoğu’da ayrı bir siyasi coğrafya yaratılmasıyla sonuçlanacak gelişmeler karşısında çok dikkatli, çok temkinli hareket etmesi gerektiği uyarısında bulunuyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Toprak, Ortadoğu’daki kaos ortamı için de Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve ulusal birliğini öncelemesi üzerinde duruyor.