Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Protokolün imzasıyla 3 Ekim'de müzakerelerin açılmasını garanti altına aldığı görüşündeki hükümet, yaptığı tek taraflı deklarasyonla da atılan imzanın Türkiye'nin Kıbrıs politikasına bir değişiklik getirmeyeceğini kayda geçirmiş oldu. Hükümetin, AB'ye de iletilen deklarasyonla açıkladığı pozisyonu şu unsurları içeriyor:1 Türkiye, Kıbrıs sorununa iki kesimli yeni bir ortaklık devleti kurularak çözüm bulunması yönündeki BM girişimlerini desteklemeye devam edecek.2 Türkiye'nin altına imza attığı belgede yer alan "Kıbrıs Cumhuriyeti" 1960'ta Türk ve Rumların birlikte kurduğu asıl ortaklık devleti değildir. Çünkü Türkiye'ye göre bu devlet, Rumların tek taraflı girişimleri sonucu bozulmuştur. 3 Bu nedenle Türkiye'ye göre, Kıbrıs Cumhuriyeti adını kullanan Rumlar sadece adanın güneyinde otorite, denetim ve yetki icra edebilir ve Kıbrıs Türk halkını kesinlikle temsil edemez. 4 Bu anlayışla Türkiye, protokolün imzalanması, onaylanması ve uygulanmasını belgede adı geçen "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin tanınması olarak görmemektedir.5 Türkiye'nin 1960 Garanti Anlaşmaları'ndan kaynaklanan garantörlük haklarının protokol nedeniyle hiçbir zarara uğramadığı da belgede bir kez daha kayda geçiriliyor.6 Türkiye, protokole imza atarak Rumları Gümrük Birliği'ne dahil etmesinin, Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkileri değiştirmeyeceğini bir kez daha vurguluyor. 7 Kıbrıs politikasını, çözüme kadar değiştirmeyeceği vurgusunu yapan Ankara, böylece Türkiye'nin Kıbrıs'ta sadece iki tarafça kapsamlı çözüm çerçevesinde oluşturulacak iki kesimli, iki toplumlu, iki demokrasili ve iki devletli yapıya dayanan yeni ortaklık devleti olacağını yinelemiş oldu. Türkiye'nin önceki gece imzaladığı Ek Protokol ile beraberinde yayımladığı deklarasyon, hükümet ile muhalefet arasında Kıbrıs konusunda yaşanan görüş ayrılığını yeniden gündeme getirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İngiltere Başbakanı Tony Blair ile yaptığı temaslar sırasında deklarasyona, Rumlarla Gümrük Birliği'ne girilmesinin "hizmet sektörünü" yani Türk liman ve havaalanlarının Rum gemi ve uçakları tarafından kullanımını kapsamayacağı yönünde bir ifadenin de konması gündemdeydi. Ancak yapılan nihai değerlendirmede, Gümrük Birliği Anlaşması ana metni, Ek Protokol ve deklarasyon metinleri bir bütün olarak değerlendirildi ve Türkiye'nin havaalanlarını ve limanlarını ancak iki koşulda açabileceği sonucuna varıldı. Bunlardan biri Türkiye'nin AB'ye tam üye olması; diğeri de Kıbrıs'ta nihai çözüme ulaşılması. Bu iki sonuçtan birine ulaşılmadıkça Türkiye'nin havalimanları ve limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açması söz konusu olmayacak. Bu değerlendirme ışığında, Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde zaten liman ve havaalanlarını açma yükümlülüğü bulunmadığı dikkate alınarak deklarasyona bu yönde ifade konmaması benimsendi. Yasak sürecek Ana muhalefet CHP ise Rumların 1 Mayıs 2004'te AB üyeliğine kabul edilmesinden bu yana AKP hükümetinin attığı tüm adımlar gibi protokolün imzalanmasının da hata olduğunu vurguluyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, şerh konulmadan imzalanan protokolün Rumların fiili tanınması anlamına geldiğinin tüm tanınmış hukukçular tarafından paylaşıldığının altını çiziyor.Hükümetin deklarasyonunun, kimseyi bağlamayan, iç tüketime yönelik bir açıklama olduğunu savunan Öymen, Türk deklarasyonunun hemen ardından AB Dönem Başkanı İngiltere'nin 25 üye adına açıklama yaparak Rumları tek meşru hükümet kabul ettiklerini belirterek, karşılık verdiğine dikkat çekiyor.Öymen, protokolün imzasıyla Gümrük Birliği'ne dahil olan Rumlarla ilişkilerin, Türkiye ile KKTC arasındaki ekonomik ilişkilerin önüne geçmesi hatta bunu tamamen engellemesi riskinin de çok güçlü olasılık olduğunu vurguluyor. Hükümet, imzaladığı protokolü, yayımladığı deklarasyonla birlikte onay için TBMM'ye gönderecek. Araya yaz tatili girse de TBMM'nin ekim ayındaki açılışına kadar hükümet ile muhalefet arasındaki Kıbrıs tartışması sürecek gibi gözüküyor. fbila@milliyet.com.tr Öymen: Fiili tanıma