Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       17 Ağustos büyük depreminin birinci yıldönümünde, sadece deprem bölgesi değil, Türkiye'nin büyük bölümü ayaktaydı.
       Deprem bölgesinde sabaha kadar süren etkinliklerde acıların ve gözyaşlarının tazelenmesinin yanı sıra, dikkati çeken bir diğer özellik, "bilinçli toplum" görüntüleriydi. Televizyonlarda sabahlara kadar konuşan depremzedelerin büyük çoğunluğu, "sorgulayan", "araştıran", "direnen", "talep eden", "hesap soran", "denetleyen, denetlemek isteyen", "örgütlenen, örgütlenmek isteyen" bilinçli tavırlar sergilediler.
       Depremden hiç ders alınmamış olsa sadece bu tavırlar, depremzedelerin öncülüğünde toplu ve toplumsal bilinç yönünde çok önemli bir ders çıkarıldığını gösteriyor.
       Alınan başka dersler yok mu?
       Elbette var.
       Bu büyük deprem Türkiye'ye "acil yardım ve kurtarma" alanında da yaşamsal dersler vermiş görünüyor. Birçok kamu ve özel kuruluşun iyi donatılmış ve eğitilmiş acil yardım ve kurtarma ekipleri oluşturduğu anlaşıldı. Başta kamu kurumları olmak üzere büyük kuruluşların doğal afetlere karşı daha süratli ve organize biçimde hareket edebilecek yeteneklere kavuşturulduklarını gördük. Bunlar Türkiye gibi doğal afetlerin sık yaşandığı bir ülke için başlangıç niteliğinde de olsa önemli kazanımlardır.
       Alınan dersler, yapılanlar yeterli mi?
       Elbette değil. Bizzat depremzedelerin ağzından öğrendik ki, bölgede birçok eksik, birçok haksızlık, birçok yetersizlik söz konusu.
       En azından Türkiye'nin bütün kamu gücünü, insanının kültüründen gelen yardımlaşma faaliyetlerini ve gönüller dolusu duygu ve ilgisini daha uzun yıllar depremzedelerin üzerinden eksik etmemeli...
       Bu yaklaşım içinde süratle ele alınması gereken konular şöyle sıralanabilir:
       1- Deprem sonrasında bile "rant" tacirliğinin sürdüğü gözleniyor. Bunun önüne geçilmeli.
       2- Yapılan yardımların kullanıldığı yerlerin, nakdi ve ayni olarak yardımların hesabının son kuruşuna kadar sık sık verilmesi gerekiyor.
       3- Depremde on binlerce kişinin yaşamanı yitirmesi doğanın değil, insanın hatası. Bu hataların sorumlularının peşinin bırakılmaması da gerekli.
       4- Basın, kendi şovunu bir yana bırakıp gerçek işlevine yöneldikçe çok etkili olabiliyor. Basının bölge üzerindeki ilgisinin kesilmemesi bir diğer zorunluluk.
       5- Birinci yıl geride kalırken en önemli beklentinin kalıcı konutların bitirilmesi ve depremzedelerin güven içinde ve insanca yaşayabilecekleri mekanlara bir an önce kavuşturulması. Merkezi ve yerel otoritelerin bütün güçlerini bu çalışmalarda yoğunlaştırmaları gerekiyor.
       6- Artık inşaatların "rant maksimizasyonu" ile değil, bilimsel ölçülerle, insan yaşamını esas alan malzemelerle, kamusal ve bireysel denetime açık, şeffaf bir yöntemle yapılmasının bütün ülkede yaygınlaştırılması yaşamsal önemde ihtiyaçların başında geliyor.
       7- Tarifsiz acılar ve tartışılmaz bir haklılık içinde bulunan depremzedelerin sabırla dinlenmesi, karşılarına sürekli bürokrasi ve güvensizlik sergileyen değil, güler yüzlü, pratik, çözüm üretici bir bürokrasi ile çıkılması gerektiği hiç unutulmamalı.
       Ve Türkiye...
       Bundan böyle hiç uyumamalı ve hiç unutmamalı...



Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr