Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bülent Ecevit, 50 yıla varan aktif siyaset yaşamını bırakırken nasıl bir Türkiye görüyor? 50 yılın sonunda Türkiyenin geleceğini nasıl görüyor?Ecevit, iki önemli endişesini dile getirerek başlıyor değerlendirmelerine... Ecevitlerle yaptığımız sohbet, şiir ve resimden sonra doğal olarak siyasete kayıyor. Bülent Ecevit, Atatürkün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyetinin çerçevesinin zorlandığı görüşünde. Şöyle diyor:"İki büyük endişem var: Birincisi, Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliği hedef alınarak mecrasından çıkarılmakta olması; ikincisi ise Kürtçülük hareketi nedeniyle ulusal birliğinin zedelenmesi riski. Her ikisi de Atatürkün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyetini tümüyle yok edebilecek tehlikeli gelişmelerdir. Bugünkü iktidarın anlayışı, bu endişemi daha da artırıyor. Hem iç politikada hem de dış politikada izledikleri çizgi, Türkiye Cumhuriyetinin temellerini ve çerçevesini ciddi biçimde zorluyor." "İki endişem var" Ecevit, AKP iktidarının ve bu gidişin durdurulması gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmeyi yapıyor:"Bu gidiş mutlaka durdurulmalı. Ama bu, demokrasi içinde, demokratik kurallarla yapılmalı. Dikta rejimleriyle, demokrasiye müdahalelerle değil. Toplumun demokratik tercihiyle durdurulmalı. Görünürde çok partili bir demokrasimiz var. Ancak, bugünkü fiili duruma baktığımızda çok büyük bir muhalefet boşluğu görüyoruz. AKPnin de büyük sandalye üstünlüğüne dayalı bir çoğunluğu var. Aslında tek parti yönetimiyle karşı karşıyayız. Bu muhalefet boşluğunun doldurulması zorunlu. CHP bu işlevini hakkıyla yerine getiremiyor, bu da tek partili bir yönetim görüntüsü veriyor. Bu koşullarda, kamuoyu ve toplum kendi sorumluluğunun idrakine varmalı ve ağırlığını koymalıdır. Muhalefet partilerinin de daha etkin, daha işlevsel biçimde çalışmaları gerekir." AKP durdurulmalı Ecevit, toplumsal muhalefet anlamında son dönemlerde önemli kıpırdanmaların olduğuna da dikkat çekiyor:"CHP yetersiz görülünce toplum harekete geçmeye başladı aslında. Bu süreçte çok dikkat çeken iki eylem biçimi var: Birincisi, üniversite öğretim üyeleri. Üniversite hocaları kolay kolay sokağa dökülmezler. Ama son dönemlerde onlar açısından da bıçak kemiğe dayanmış olmalı ki, üniversite hocaları da sokağa çıktılar. İkincisi ise, üst düzey komutanlar, orgeneraller, korgeneraller de bir iki kamuya açık etkinliğe katıldılar. Bunlar da önemli ve anlamlıdır. Örneğin 3 Kasım hilafetin kaldırılması yıldönümü nedeniyle yapılan bir toplantıya katıldılar. Bunlar önemli toplumsal göstergelerdir." Toplumsal kıpırdanma Ecevit, CHPnin Atatürk ve laiklik konusunda yanlış bir politika izlediğini düşünüyor:"Atatürkün CHPnin tekelindeymiş gibi görülüp gösterilmesi hatadır. Bu, Atatürke de zarar veriyor. CHPye de bir şey kazandırmıyor. Atatürkü ve laikliği savunacağım derken dar bir alana hapsediyorlar ve toplumda itici oluyorlar. Oysa Atatürkü iyi anlasalar bu yanlışı yapmazlar. Laikliği içine sindirmiş dindar insanlarımızı incitmemek gerekir. Atatürkü, laikliği böyle yorumlamak gerekir. Atatürk, CHPnin tekelinde değildir. Diğer partiler için de, toplumun her kesimi için de Atatürk ve Atatürkçülük vardır ve geçerlidir. Onu dar bir alana hapsetmek, tekeline almak ona da zarar vermektir. Atatürk, kendi döneminde bile bir partiye hapsolmamış, çok partili hayata geçmek için girişimlerde bulunmuş bir büyük önderdir." CHPnin yanlışı Ecevit, Kürtçülük olarak nitelediği ikinci endişesini açarken şöyle diyor:"Öteden beri Kürtçülük yapılmasına, etnik temele dayalı siyaset yapılmasına karşı olmuşumdur. Ama anadilde konuşmak, onu geliştirmek istemek, kültürü yaşamak ve yaşatmak insanlık hakkıdır. Benim bakışım budur. Ama bunu bir siyasi istismar konusu haline getirirseniz, Türkiye Cumhuriyetine zarar verirsiniz, ulusal bütünlüğü zedeler, bozarsınız. Yapılmak istenen de budur. Bizim karşı çıktığımız da budur. Bu, Atatürkün attığı temelleri sarsmaya, ortadan kaldırmaya, Türkiyenin ulusal bütünlüğünü dağıtmaya yönelir." Anadil haktır Bülent Ecevit, Türkiyenin birikimi ve çağdaş yönleriyle Ortadoğuda lider ülke olabilecek güçte olduğunu, ancak bugünkü politikalarla lider olmak bir yana sürüklendiğini düşünüyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:"AKP hükümeti tümüyle ABDye, ABye teslim olmuş durumda. Peşlerinden sürükleniyor. Bu çok yanlış bir dış politika anlayışı. Oysa Türkiye kendine güvenmeli. ABD de, AB de Türkiyeye muhtaçtır. Avrupa, Türkiyesiz yapamaz. AB kapısında bu kadar yalvarır konumda durursanız isteyecekleri ödünlerin sonu gelmez. Türkiyenin haklarını talep etmesi yeterlidir. Atatürkün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti o niteliklerini güçlendirirse, Ortadoğuda lider konuma gelir. Ama bugünkü iktidarın anlayışı, Ortadoğu ülkelerinin Türkiyeye örnek oluşturması, liderlik etmesidir ki, bu kabul edilemez. ABDnin Büyük Ortadoğu Projesi ve bu projeye yaklaşımı bunu gösteriyor. Bu temelden yanlış bir bakış açısıdır." fbila@milliyet.com.tr Teslimiyet olmamalı