Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğanı, "bye bye" diyerek masadan kalkmaya götüren sürecin AB Dönem Başkanı ve Hollanda Başbakanı Balkenendenin bir önerisiyle başladığını Prof. Dr. Ahmet Davutoğlundan öğreniyoruz...Balkenendenin niyeti Brüksel zirvesinde, Kıbrıs sorununu da bir çözüme bağlamak. Bu amaçla Başbakan Erdoğana şu öneriyi iletiyor:"Siz, ben ve Papadopulos bir araya gelelim ve bu işi çözelim."Balkenendenin üçlü Kıbrıs zirvesi önerisine Başbakan Erdoğanın yanıtı şu oluyor:"Hay, hay... Bir Kıbrıs zirvesi yapalım. Ben hemen KKTC Başbakanı Sayın Mehmet Ali Talatı çağırayım. Oturup Papadopulosla görüşsünler. Papadopulosun muhatabı KKTC liderleridir. Bizim muhatabımız da siz ve Yunanistan Başbakanı olursunuz."Başbakan Erdoğan, bu yanıtı göndermekle kalmıyor. Türk heyeti, KKTC Başbakanı Talatı arıyor ve Brüksele gelmek üzere hazırlık yapmasını, bir uçak gönderilerek zirveye gelmesinin sağlanacağını söylüyor.Balkenende, Başbakan Erdoğanın yanıtını ve Başbakan Talatın çağrılması girişimini öğrenince, önerisini geri alıyor...Ama yine Başbakanın danışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlundan öğreniyoruz ki, Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Papadopulos, Türk tarafını sıkıştırmak üzere AB liderlerinin her birine 17 maddelik bir istek listesi gönderiyor ve ekliyor:"Eğer veto hakkımızı kullanmamızı istemiyorsanız, Başbakan Erdoğan bu isteklerimizi kabul etsin."Liste, Türk askerinin Adadan çekilmesinden başlıyor ve Türk limanlarının Rum yönetimine teslim edilmesine kadar uzanıyor.Başbakan Erdoğanın ve Türk heyetinin bu uzun listeye verdiği yanıt ise "Edebiliyorsa veto etsin daha iyi, bunlar kabul edilemez" biçiminde oluyor. Türk heyetinin listeyi olduğu gibi reddetmesi üzerine bu kez Papadopulos, 17 maddeyi 4e indiriyor ve ısrar ediyor:"Türk askerinin Kıbrıstan çekilmesini kabul edin, havaalanı ve limanların yönetimini devredin, Gümrük Birliğiyle ilgili ek protokolü imzalayın, bizi tanıyacağınızı açıklayın."Papadopulosun dört isteği başta Yunanistan olmak üzere bazı AB ülkelerince destek görse de Türk heyeti bu koşulları da kabul edilemez buluyor ve reddediyor.Üçüncü aşamada ise Papadopulos, 4 maddeden oluşan isteklerini 1e indiriyor ve bu kabul edilmezse zirveyi terk ederim tehdidinde bulunuyor: Brüksel zirvesine Kıbrıs sorununun damgasını vurduğunu söyleyebiliriz. Başbakan Erdoğanı masadan kalkmaya kadar götüren Kıbrıs tartışmaları, AB yönetimini de, Türk heyetini de en çok zorlayan konu oldu. Pazarlıklar bu talep üzerinden yürütülüyor. Kriz de buradan çıkıyor. Hollanda Başbakanı, Başbakan Erdoğandan bu talebin kabul edilmesini isteyince, Başbakan masadan şu sözlerle kalkıyor:"Siz" diyor:"İstanbulda yapılacak tarihi AB - İKÖ zirvesini sırf Kıbrıslı Rumlar rahatsız olacak diye iptal ettirdiniz. Medeniyetler buluşmasının ilk tarihi adımı olacak böyle güzel bir fırsatı sırf Rumlar için yok ettiniz. Şimdi de 700 bin Kıbrıslı Rum için 70 milyonluk Türkiyeyi feda etmek üzeresiniz. Oysa ABnin küresel bir vizyona sahip olması gerekirdi. Oysa görüyorum ki, bu vizyon burada yok. Bana müsaade..."Mehmet Ali Talatı çağırma girişimiyle alabora olan AB liderleri, Erdoğanın bu sözlerle masayı terk etmesinden sonra ikinci şoku yaşıyorlar.Sonra bilinen girişimlerle Başbakan Erdoğan, Brükselde kalıyor ve "söz verme" formülüyle zirve sonuçlandırılıyor... Ek protokolü imzalayın Türkiye, Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak bundan sonra ne yapacak? Rumların, 3 Ekim 2005e kadar bekleyip Türkiyenin Güney Kıbrısı tanıması yolunda yapılacak baskıları nasıl göğüsleyecek?Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül, Brüksele gitmeden önce söyledikleri "önce çözüm, sonra tanıma" noktasında duruyorlar. Erdoğan ve Gülün hedefi, bu süre içinde "Birleşik Kıbrıs"ın kurulması ve yeni devletin tanınması. Bunun sağlanması konusunda ise inisiyatif ve sorumluluğun BMde olduğunu, ABnin Rumlara baskı yapılması yönünde devreye girmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bu nedenle de Kıbrısla ilgili olarak gündemlerinde öncelikle KKTCye uygulanan ambargoların kaldırılması yer alıyor.Sözlü güvence almış olan Kıbrıs Rum Yönetiminin Türk tarafının istediği bir çözümle Birleşik Kıbrısın oluşturulmasına kendiliğinden yanaşması pek kolay değil. Bunun için BM ve AB tarafından ciddi biçimde zorlanması gerekli.BM ve ABnin Türkiye ve Kıbrıs Türkü için bunu yapmaya ne kadar istekli olacağı ise soru işareti...Türkiyenin de, KKTCnin de işi bundan sonrası için öncekine göre daha kolay değil...Müzakerelerin açılmasının önünde Kıbrıs koşulu hâlâ duruyor... fbila@milliyet.com.tr Bundan sonrası...