Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısına katılmak üzere TBMM'ye giderken makam otomobilinde rahatsızlandı ve en yakın hastane olan Güven Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi edildi.Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı gibi devlet büyüklerinin güvenlikleri ve sağlıkları, sadece kendilerini ve ailelerini değil bütün ülkeyi ilgilendirir.Başbakan Erdoğan'ın Güven Hastanesi'ne getirilmesinden sonra, hastane önünde yaşananlar hem üzücü hem düşündürücüydü.Başbakan'ın hastaneye ulaştırılması ve taşınması birçok ihmali de gözler önüne serdi. Söze Başbakan Erdoğan ve ailesine geçmiş olsun dileklerimizi ileterek başlayalım. Ankara, dün olağanüstü bir gün yaşadı. Başbakan, makam otomobilinin camı balyozla kırılarak çıkarıldı!Nedeni, şoförü ve koruma görevlisinin arabayı terk ederken, otomatik kilit sistemini unutmalarıydı. Arabanın kapıları kilitlenmişti, Başbakan arabadan çıkarılamıyordu.Bu kabul edilebilecek bir ihmal değil, bir...İkincisi, Güven Hastanesi'nin bitişiğinde bir inşaat olmasaydı, balyoz, keski nasıl ve ne kadar sürede bulunacaktı? Kilitlenmiş kapılar nasıl açılacaktı?Ve üçüncüsü, Başbakan arabanın içinde daha ağır bir rahatsızlık geçiriyor olsaydı, bunun sonuçları nasıl izah edilecekti, hesabını kim verecekti?Türkiye bin yıllık devlet geleneği olan, tıp ve güvenlik alanlarında en son teknolojiyi kullanan, bu alanlarda dünyayla boy ölçüşecek düzeyde eğitimli personele sahip bir ülke. Böyle bir ülkenin Başbakan'ı, camı balyozla kırılan makam otomobilinden karga tulumba çıkarılarak hastaneye sokuluyor...Bu gerçekten izahı ve kabulü mümkün olmayan bir ağır ihmaldir. Ciddi sorumluluk gerektirir. Balyoz olmasaydı 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in doktoru Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun, devlet büyüklerine yapılacak acil müdahaleler konusunda başarılı bir sistem kurduğu bilinir.Prof. Dr. Müftüoğlu'na dün devlet büyükleri için nasıl bir sistem kurulduğunu ve sistemin bugün çalışıp çalışmadığını sordum. Verdiği bilgiler, bugünkü ihmalin boyutlarını gösteriyordu:"Sayın Demirel'in talimatıyla Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık'ta sağlık sistemini incelemiş ve rapor haline getirmiştim. 1993'te Cumhurbaşkanlığı'nda özel bir sistem yoktu. Sadece Muhafız Alayı'nın doktorları vardı. TBMM'de bir revir mevcuttu. Başbakanlık'ta da bir kadın doğumcu kurum doktoru vardı. Olacak iş değildi. Biz hemen devlet büyüklerine acil müdahale merkezi oluşturduk ve 'mavi çağrı' adıyla bir sistem geliştirdik. Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık'ta 24 saat hizmet veren bir mekanizma kuruldu. Numune ve Yüksek İhtisas hastanelerinde doktorlar özel eğitimden geçirildi. Makamlarında, konutlarında ve konvoylarında 24 saat doktor nöbeti uygulandı. Doktorun, konvoyda, devlet büyüğünü en fazla 30 saniyelik bir mesafede izlemesi kuralı getirildi ve uygulandı. 'Mavi çağrı' nerede? Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın konvoyunda tam teşekküllü bir ambulans bulunması ve koruması nereye oturursa hemen yanının doktoruna bırakılması ilkesi benimsendi ve uygulandı. Korumalar ile doktorlar arasında özel iletişim sistemi kuruldu. Bunun çok yararını gördük. Ancak, uygulama zamanla gevşedi, TBMM ve Başbakanlık'ta bu uygulama terk edildi."Prof. Dr. Müftüoğlu'nun verdiği bilgiler aslında çağdaş bir sağlık sistemi kurulduğunu gösteriyor. Ancak, dün yaşananlar, bu sistemin uygulanmadığını, rafa kaldırıldığını da maalesef gözler önüne serdi. fbila@milliyet.com.tr Uygulama gevşedi