Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Ordu'da "Herkesin ağzında fındık var" dersek, abartı olmaz. Ağzını açan "fındık" diye başlıyor, "fındık" diye bitiriyor. Karadeniz'in en sakin huylu insanları olarak bilinen Orduluları fındık fiyatı hırçınlaştırmış. Öfkelerine bakılırsa, "deli etmiş" bile diyebiliriz. Dünyanın en kaliteli fındığını üreten Orduluların her biri hesap uzmanı gibi. Hamburg fındık borsasındaki ince hesapları yaylalardaki köylüler kadar hızla anlayıp, anlatabilen yok...

Milliyet TIR'ının etrafını çevirmiş Ordulular bizden çok birbirleriyle tartıştılar. "Ben fındık brokeriyim" diye söze başlayıp Ankara'ya "fındık dersi" veriyor: "Fındık dediğin dolardır. Fındığın varsa nakit doların var demektir. Ama Ankara bunu anlamıyor. Bugün devletin üzerine yük olmayan kaç ürün var derseniz, yanıtlardan biri fındıktır. Dünyanın en büyük üreticisi Türkiye, fındığını sudan ucuza satıyor. Oysa, Ordu'da üreticiye 300 milyon dolar yatırsalar, 1 milyar dolar kazanırlar."

Üreticileri dinledikçe sorun daha net anlaşılıyor:
"Eğer devlet fiyat açıklamasaydı, yüzümüz gülecekti. Fındık, serbest piyasada 1 milyon 700 bine alınıp satılıyordu. Daha da yukarı gidecekti. Ancak devlet 1 milyon 525 bin lira fiyat açıkladı. Şaşırdık. Piyasa fiyatını devlet eliyle aşağıya çekildi. Tarihinde fındık 1 dolara düşmemişti. Şimdi 1 dolara, hatta altına satmak zorunda kalıyoruz. Kilo başına 400 bin lira zararımız var. Oysa, Fiskobirlik fiyat ilan etmesiydi, fındık gerçek değerini bulacaktı."

Bu hesaptan sonra Ordulular, siyasetçilere yükleniyorlar.
"Bu gördüğünüz Ordu'ya" diye başlıyor birisi, "1965'ten beri verilen sözler tutulmamıştır. 1965'te Demirel geldi, liman vaat etti, yol vaat etti. Ondan sonra Yılmaz geldi yol, liman, üniversite vaat etti. Erkek sözü dedi. Çiller geldi, yol, üniversite, liman vaat etti. Bacı sözü dedi. Ama hiçbiri tutmadı. Ecevit gelmedi. Ona rağmen Ordulular DSP'yi birinci parti yaptılar. Ama üç parti de hükümete Ordulu bir bakan almadı. Ordu, unutulup gitti."

İki kriz sonrasında fındık fiyatının 1 dolar seviyesinde seyretmesi ve daha da düşme eğilimi göstermesi üzerine Orduluların yavaş yavaş kenti terk edip köy ekonomisine döndükleri vurgulanıyor. Geçimini kendi tarlasında ürettiklerini tüketerek sağlayan insanlar köye dönmek dışında bir yol bulamıyor. Ancak, çıktıkları yayla köylerinde de gözleri ve kulakları Ankara'da ve Hamburg'da. Eğer fındık fiyatı yükselirse, yeniden kente inip pazar ekonomisine katılacakları söyleniyor.

"Fındığımıza dokunmasınlar" diye söze giren üretici, şöyle sesleniyor:
"İnsinler fındığımızın üstünden. Politikacılar fındık üzerinden oy toplamaya alışmışlar. Fındığa ha bire yüksek fiyat verip durdular. Tabii bu durumda herkes fındık üretmeye yöneldi. Eskiden bir tek bu yörede fındık üretilirdi. Şimdi Türkiye'nin her yerinde üretiliyor. Oysa, üretim sahaları kanunla sınırlandırılmıştı. Bu uygulanmıyor. Tabii üretim fazla olunca da fındık elde kaldı. Üstüne üstlük Azerbaycan ve Gürcistan da kalitesiz ve ucuz fındıkla piyasaya girince, üretici Türkiye'de yere serildi."

Ordulu hem yüksek fiyattan, hem düşük fiyattan şikayetçi.
"Bu ne biçim çelişki?" diye sorduğumuzda, yanıtları şu:
"Yüksek fiyattan şikayetçiyiz. Çünkü, yıllarca yüksek fiyat verip, herkesi fındığa yönelttiler. Şimdi de düşük fiyattan şikayetçiyiz. Fındık üretimi fazla olunca, fiyat düştü. Biz bu meydanda fındığa 2 dolar 25 cent verildiği dönemde Hikmet Çetin'i yuhalamıştık. Bu fiyatı bile düşük bulmuştuk."

Yüksek dağlarla deniz arasına sıkışmış Ordu'nun en önemli sorunlarından biri ulaşım. Dar bir karayolu dışında başka bir ulaşım yok. Ağızlardan düşmeyen ikinci sorun, "Limansız sahil kenti olur mu?" şikayeti oluyor: "Limanımız yok, havaalanımız yok. Sadece dar bir karayolumuz var. Ürettiği fındığın tamamını ihraç etme olanağına sahip Ordu'ya bir liman neden yapılmasın? Çarşamba'ya yarım saat olan Ünye'ye havaalanı düşünülür de, Ordu'ya neden düşünülmez?" Anlaşılan o ki, bu şirin kentin 1965'ten bu yana dertleri hiç değişmemiş: "Fındık, liman, üniversite."