Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve hemen her ile yansıyan protesto gösterilerinin yarattığı krizin nasıl çözüleceği konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söyleyecekleri ve üslubu büyük önem taşıyordu.
Yurtdışına çıkarken sert açıklamalar yapan Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün devreye girmesinden sonra Başbakan Vekili Bülent Arınç’ın özür dilemeyi de kapsayan konuşmasıyla iktidardan gelen yumuşama sinyalinin devam edip etmeyeceği konusunda herkes Başbakan’ın ne söyleyeceğini merak ediyordu.
Başbakan Erdoğan, dün yurda dönmeden önce yaptığı açıklamalarda Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Vekili Bülent Arınç’la aynı frekansta konuşmadı. Biraz frene basmakla birlikte, “Gezi Parkı çocukları”nın önerilerine olumsuz yanıtlar verdi. Anlaşılıyor ki Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı yerine Topçu Kışlası yapılmasını öngören projeden vazgeçmeyi düşünmüyor.
Arınç’ın konuşmasına atıf yapmakla birlikte geri adım atacağına yönelik işaret vermedi. Bu durumda gösterilerin devam edeceği de anlaşılıyor.

Gezi Parkı çocukları
Taksim Gezi Parkı’ndaki eylem, kamuoyunu yeni kuşakla tanıştırdı.
Çevreci duyarlılıkla eylemi başlatan gençlerin yüzde 70’i kendisini herhangi bir siyasi partiye yakın hissetmiyor. Bir partiye yakın olanların oranı yüzde 15.
Bu tablo, gençlerin herhangi bir siyasi partinin ve örgütün amaçları doğrultusunda hareket etmedikleri gibi ulusal veya uluslararası bir komplonun çocukları olmadığını da gösteriyor.
Bu nedenler, Gezi Parkı çocuklarının arkasında derin ilişkiler aramaya yönelenlerin doğru yolda olmadıklarını da ortaya koyuyor.
Kendilerini “Taksim Dayanışması” olarak tanımlayan ve bu gençleri de temsil eden heyetin, Başbakan Vekili Arınç’a ilettikleri talepler, hükümeti düşürmeye çalışan bir hareketin talepleri değil. Bu taleplerden bazıları çok hızlı bir şekilde karşılanabilecek nitelikte.
Örneğin polisin İstanbul’da ve diğer illerde biber gazı kullanmayı kesmesi, göstericilere tazyikli su, cop ve sopalarla saldırmaktan vazgeçmesi gibi.
Gezi Parkı yerine Topçu Kışlası yapılmasını öngören projeyi önce askıya alıp sonra tartışmaya açması gibi.
Aşırı güç kullanan, hiç gerekmediği halde gencecik çocukları saçlarından tutup yerlerde sürükleyen, bir genç kızı yerlerde tekmeleyen polislerin kimler olduğunu saptayıp, yargı önüne çıkarması gibi...
İktidarın bu yönde atacağı adımlar, krizin büyük ölçüde yumuşamasını da beraberinde getirecektir. Böyle olması gerekirken, Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Başbakan Vekili Arınç’ın polisin aşırı güç kullandığını ve işlerin bundan sonra çığırından çıktığına ilişkin sözlerine rağmen polis, Ankara’da göstericilere aynı sertlikte müdahale etmeyi sürdürüyor. Başbakan Vekili’nin aksi yöndeki sözlerine rağmen polisin bu tutumunu anlamak mümkün değil.

Genişleyen halka
Polisin, Gezi Parkı’ndaki çocuklara sabaha doğru izah edilmesi mümkün olmayan bir şekilde sert müdahalesiyle başlayan protesto halkaları giderek genişliyor. Gezi Parkı’ndaki ağaçları korumak amacıyla başlayan eylem, polisin sert tutumu nedeniyle genel bir toplumsal muhalefet hareketine dönüştü.
Giderek genişleyen protestolarla Gezi Parkı arasındaki bağlantı da giderek zayıflıyor. Birçok ilde yapılan gösterilerin Gezi Parkı olayından kopuk bir hale dönüştüğü söylenebilir. Bu durumda, iktidarın, Gezi Parkı ve çocuklarının uygulanabilir taleplerini hayata geçirmenin yanı sıra o olayla ilişkisi olmayan vatandaşların protestoya yönelme nedenleri üzerinde de durması gerekir.
Bu nedenler doğru saptanıp ortadan kaldırılmalarına yönelik söylem ve tutum değişikliğine gidilmezse gerginliğin düşürülmesi de zor olacaktır.