Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gülle Polonyaya giderken uçakta konuşma olanağı bulduk. Gül, New Yorkta müzakerelerin başlama kararı alınması için Türk tarafının iyi niyetli davrandığını ve çözüm beklediğini vurguladı.Önümüzdeki bir iki günün çok kritik olduğunu belirten Gül, Türkiyenin gösterdiği iyi niyete karşılık verilmesini bekliyor. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, New Yorka uçarken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Polonya yolundaydı. Dışişleri Bakanı Gül, Türkiyenin gayretleri ile Kıbrıs konusunda yeni bir dönemin başladığını, bunun nedenlerinden birinin 1 Mayısta Güney Kıbrısın ABye girecek olmasının oluşturduğunu, bir çözüm bulunamazsa bu sonucun Türklere bir maliyet getireceğini söyledi. Gül bu gerçekten hareketle, hamasi konuşmanın Türkiyeye ve Kıbrıslı Türklere zarar vermek dışında bir etkisi olmayacağı düşüncesinde.Dışişleri Bakanı, Türkiyenin bu yaklaşımının iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgularken, şu uyarıyı yaptı:"Ortada bizim iyi niyetimiz var. Tabii iyi niyetliyiz ama saf değiliz. İyi niyet gösteriyoruz ama bu saflık değil. Her şeyi kabul edeceğiz demek değil. Buna saygı gösterilmeli. Sabırlı ve esnek olmak, kalıcı barış için tolerans göstermek lazımdır. Tabii yeri geldiğinde de kararlılık ve siyasi irade de gösterilecektir." Saflık değildir Dışişleri Bakanı Gül, iyi niyetle çözüm ararken Türkiye açısından vazgeçilmez sayılacak noktaların Annan planında yer alması gerektiğini vurguladı. Türkiyenin olmazsa olmaz olarak nitelediği bu noktaları Gül, şöyle sıraladı ve şu değerlendirmeyi yaptı:"1- İki taraflılığın, iki kesimliliğin güçlendirilmesi,2- Garantiler,3- Haritada sınırın düzgün olması.Bunlar, Türkiyenin olmazsa olmazlarıdır. Bunların Annan planına yansıması gerekir. Bunlar olmazsa anlaşma da olmaz. Anlaşma olsa bile referandumda reddedilir."Gülün bu yaklaşımı Annandan beklentiyi de ortaya koyuyor. Türkiyenin olmazsa olmaz dediği bu konularda planda bir düzenleme yapılmazsa anlaşma olmayabileceği mesajı veren Gül, Annanın bu yaklaşımı içinde müzakereleri açmasını bekliyor. Gül, Türkiyenin bu taleplerinin plana yansımasının Kıbrısta sağlıklı bir başlangıç yapılmasını sağlayacağını düşünüyor, "5 - 10 sene sonra kendi iradeleri ile ne yaparlar bilinmez ama, başlangıcın sağlam olması gerekiyor" diyor. Olmazsa olmaz Gül, Türkiyenin ABden müzakere tarihi alacağı ve tam üye olacağı konusunda umutlu. Brükselde yaptığı temasları aktarırken edindiği izlenim, Türkiyenin ABye üyelik yolunda geri dönülmez bir sürecin içine girdiği biçiminde."Ancak" diyor, Dışişleri Bakanı Gül, "Yapmamız gereken birkaç şey kaldı. Bunlar, DGMlerin ihtisas mahkemelerine dönüştürülmesi, YÖK ve RTÜKteki askeri üyelerin çıkarılması. Bunlar bizim ABye yaptığımız taahhütler. AB normlarına uygun taahhütlerdir."Gül, bu tür düzenlemelerin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türk halkı için yapılacağını, ABye girmek için göz boyamak amacıyla yapılmayacağını vurgulayarak, uygulamanın eksikliklerinin de giderileceğini belirtiyor. Prodi ve Verheugen ile AB yetkililerinin yanında Avrupalı liderlerin de Türkiyenin üyeliğini desteklediğini anımsatıyor. Bu desteğin Fransada yüzde 50ye yaklaştığını, Almanyada ise yüzde 50yi geçtiğini belirtiyor. ABye üç taahhüt Gül, Batıdaki büyük Ortadoğu yaklaşımı içinde Türkiyeye özel bir önem verildiğini AKPnin de önemli bir rol üstlenecek parti olarak görüldüğünü düşünüyor. Gül, kamusal alanla ilgili soruyu yanıtlarken, Türkiyenin büyük Ortadoğu projesi içinde bir örnek olarak görüldüğünü; bir yandan yerli değerlerine bağlı, bir yandan da modernleşmeyi yakalamış Müslüman bir ülke olarak Batının gözünde bu proje açısından model olarak görüldüğünü kaydediyor. Büyük Ortadoğu Gül, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki davalara, eşinin de davacı olduğu "türbanla ilgili" devlet olarak nasıl bir savunma verileceğine ilişkin soruyu ise, "Anayasa, yasalar esas alınarak objektif biçimde mütalaalar verilir" diye yanıtlıyor. Gül, Türkiyede köklü bir yargı reformuna, mahkemelerin güçlendirilmesine, yargı mensuplarının maddi koşullarının iyileştirilmesine ihtiyaç olduğunu vurguluyor. AİHMye savunma Sohbet, spora gelince Yavuz Donat, "Beşiktaşın hali ve hakemlere itirazları"nı soruyor. Koyu Beşiktaşlı olduğu bilinen Gül, bu soruya şu karşılığı veriyor:"Bu soruyu 11 yaşındaki oğlum koyu Beşiktaşlı Mehmet de sordu. Benimle röportaj yapmak için sıkıştırıp duruyor. Nihayet yaptık. Kıbrısı, Annanı sorduktan sonra Beşiktaşı sordu. Dedi ki: hakemler böyle davranıyorlar diye Beşiktaş itiraz ediyor. Ne diyorsun? Ben de şu karşılığı verdim: Hakemlerin doğru yanlış kararları olur. Bunlar her takıma olur. Merkez Hakem Kurulu değerlendirir. Ama ben Beşiktaşta bir özgüven yoksunluğu görmeye başladım. Bu daha önemli. Öyle bir özgüvensizliğe girmeleri ve panik havasına kapılmalarına gerek yok. Hakemlerle uğraşmamak lazım. Bu özgüvensizliği aşmak lazım."Bu kez Başbakan Erdoğanla Fenerbahçe - Beşiktaş maçına giderse ve Beşiktaş gol atarsa nasıl davranacağı sorusu geliyor.Gül, bu soruya, "Beşiktaş gol atarsa alkışlayacağım tabii. Fener atarsa da takdir ederiz" karşılığını veriyor. fbila@milliyet.com.tr Beşiktaş özgüvensiz