Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Ahmet Türk, aldıkları, “Kürt halkının kendi güvenliğini ve örgütlülüğünü oluşturması” kararının, Öcalan’ın sözünü ettiği, “öz savunma güçleri” anlamına gelmediğini açıkladı.
Türk, silahlı bir örgütün söz konusu olmadığını ifade etti. DTK örgütlenme komisyonu, “Demokratik özerkliğin hukuk ve halkın güvenliği kapsamındaki düzenlemeler ve çalışmalar başta olmak üzere diğer tüm boyutların örülmesi bir ihtiyaç olarak tespit edilmiştir. Bu bağlamda halkımızın kültürel ve fiziki soykırıma maruz bırakılma süreci devam ettiği sürece devlet eliyle yürütülen fuhuş, uyuşturucu ve diğer toplumsal istismarlara karşı Kürt halkının kendi güvenliğini ve örgütlülüğünü oluşturması gerekliliği ifade edilmiştir” denilmişti.

Halkın güvenliği ve hâkim
Türk, bu ifadenin Öcalan’ın projesi olan “öz savunma güçlerini” değil, “travmalara karşı önlemleri” amaçladığını belirtti. “Halkın güvenliği” kavramını ise şöyle izah etti:
“Halkın güvenliği, doktoru ile eğitimiyle, mahalle meclisiyle bunlara karşı mücadele verilmesini içeriyor. Amaç halkta duyarlılık oluşturarak güvenliği temin etmektir. Eğitim, örgütlenme, duyarlılıkla ilgilidir. Bu şekliyle bakmak lazım. Halk arasında ihtilafları çözmek, hâkim rolü oynamak amaçlanıyor.”
Alternatif örgütlenme
Türk, bir “eğitim faaliyeti” gibi gösterse de, DTK, Güneydoğu’da “Kürt meclisleri” adı altında alternatif bir örgütlenmeyi yaygınlaştırma kararı almış görünüyor. “Meclis” örgütlenmesinin mahalle düzeyine kadar indirilmesi hedefleniyor.
Bu meclislerin görevleri arasında, halkın ihtilaflarını çözmek de var. “Hâkim rolü” bunu yansıtıyor. DTK’ya göre, Kürt halkı kendi güvenliğini bu yolla sağlayacak. Devletin kolluk güçlerine ve mahkemelere gitmektense, sorunu “meclis”ler eliyle kendisi çözecek. “Hâkim”in verdiği karara uyacak.

“Sihirli” sözcük
DTK dahil örgütlenmelere bakıldığında, Güneydoğu’da parlamento, yürütme organı, güvenlik, sağlık, eğitim ve nihayet ihtilafları kendine göre çözecek bir tür mahkeme altyapısı oluşturulmaya çalışıldığı görülüyor.
DTK’nın veya BDP’nin örgütlenmeleri bu şekilde ifade etmelerini beklemek elbette gerçekçi değil. Nitekim, DTK’nın söylemine bakıldığında, alternatif kurumlar oluşturma girişimlerinin başına bir “demokratik” sözcüğü konuluyor ve böylece “perdeleme“ sağlanıyor. Örneğin, “Kürt ulusu” yerine, “demokratik ulus”, “Kürdistan” yerine “demokratik vatan”; “federasyon” yerine “demokratik cumhuriyet” gibi...
Yapılan hazırlıklar ve hedeflenen örgütlenme, üniter sisteme alternatif mahiyettedir. İl genel meclisleri, belediye meclisleri yerine, Güneydoğu’da onlardan daha etkin ve fiilen daha yetkili meclisler oluşturmayı; bir partinin, bir derneğin örgütlenmesi olarak okumak yanıltıcıdır. DTK’nın söylemi içinde, “kültürel ve fiziki soykırıma karşı halkın güvenliği”, “ihtilafların çözülmesi”, “hâkim rolü” gibi ifadelerin üzerinde durulması gerekir.
DTK da, bu çalışmaları “demokratik özerkliğin” en önemli ayaklarından biri olarak ilan etti.
Sözcük oyunları, diplomatik söylem, yaşanan olguyu gizlemeye yetmiyor.