Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün, basın toplantısını sadece bir haber başlığının tekzibi olarak görmek büyük yanılgı olur.
     Org. Özkök'ün konuşması bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
     Özellikle hükümetin ve AKP'nin, bu yanılgıya düşmemesi gerekir.
     Genelkurmay Başkanı'nın sözleri, hükümet açısından sevinç ve mutlulukla karşılanacak nitelikte değildir. Org. Özkök'ün bütün sözlerini "Genç subaylar tedirgin" biçimindeki haber başlığı için söylediğini sanmak, kafayı kuma gömmektir.
     Kuşku yok ki, Org. Özkök'ün demokrasiye, demokratik kurallara saygılı olduğunu ve bununla iftihar ettiğini söylemesi; darbe sözünü duymak bile istemeyişi, orduda hiyerarşi dışı bir oluşum veya görüş odağı bulunmadığını açıklaması, memnuniyet verici, rahatlatıcı sözlerdir.
     Ancak bu sözlerin hükümetçe atılan ve Cumhuriyet'in nitelikleri açısından kuşku yaratan her adım veya girişimin, Türk Silahlı Kuvvetler'i tarafından memnuniyetle karşılandığı ve kaygı uyandırmadığı biçiminde algılanması, kendini kandırmaktır.
     Genelkurmay Başkanı Org. Özkök, birkaç kez ve üstüne basa basa, "TSK olarak çeşitli konularda derin kaygı ve duyarlılıklarımız gayet tabii ki vardır" demiştir. 8 Ocak'ta açıkladığı bu kaygıları artıran gelişmelere de değinmiştir. Örnek olarak da devlette kadrolaşmayı göstermiştir. Bu sürecin devam ettiğini ve sadece TSK değil bütün kurumlarca izlenmekte olduğunu da belirtme gereği duymuştur.
     "Şayet TSK'da tedirginlik varsa bu bir kesimde değil TSK'nın bütününde vardır" demeyi de ihmal etmemiştir. Ardında da TSK'nın bütününde tedirginlik yaratan gelişmelere örnek vermiştir.
     Vurgu yaptığı bir diğer konu da, "görüş birliği" olmuştur. Org. Özkök, TSK'da görüş ayrılığı olmayacak ortak paydayı, Anayasa'da ifadesini bulan demokratik, laik, sosyal hukuk devleti, Atatürk ilke ve devrimleri olarak tanımlamıştır. TSK'da Cumhuriyet'in temel esasları üzerinde görüş ayrılığı olabilir mi, diye de sormuştur.
     Sonuç olarak, bu açıklamalardan, hükümetin ve AKP'nin de alması gereken önemli mesajlar vardır. Demokratik, laik Cumhuriyet'i korumak sadece TSK'nın görevi olarak görülmemelidir. Cumhuriyet'in temel niteliklerine bağlılık da sadece TSK'nın sorumluluk alanı değildir. Hükümete de önemli görevler düşmektedir.
     Cumhuriyet'in temel niteliklerini örseleyecek politika ve uygulamalardan kaçınması, toplumun her kesimine güven telkin etmesi gerekir. Toplumu gerecek, tansiyonu yükseltecek, sadece tek referansa dayalı uygulamalara yönelmemelidir.
     Org. Özkök'ün sözleri hükümet açısından düşündürücü niteliktedir.
     Cumhuriyet ve demokrasi açısından hükümet de sorumluluğunun bilincinde olmalıdır.
     Her kesim dikkat ve eforunu iç çatışmalar yerine, yaşamsal önemdeki ulusal dış sorunlara yoğunlaştırmalıdır.
     Irak, Kuzey Irak örneği henüz çok tazedir, sırada Kıbrıs ve Ege'nin olduğu da bir sır değildir.
     Güçlü ekonomi ve güçlü Silahlı Kuvvetler'e dayanmadan dış politika yürütmenin, ulusal dış sorunlarda başarı sağlamanın mümkün olmadığını yakın geçmişte bir kez daha gördük...
     Bir daha görmeden Türkiye, ekonomisinin ve askerinin gücünü iç sorunlar nedeniyle zaafa uğratmamalıdır. Bu görev herkesten önce siyasi iktidara düşmektedir.