Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’nin, İran’a uygulanacak yaptırımlar konusunda Brezilya ile birlikte “hayır” oyu kullanması tartışılıyor.
Türkiye’nin oyundan memnun olmamakla birlikte Washington’un verdiği ilk tepki, “İran’la diplomatik kapıyı açık tutar” yönündeydi. Dün “hayal kırıklığı” ifadesi kullanıldı.
İçeride ise, “Eğer İran ileride nükleer silah yaptığını açıklarsa, bunun hesabı Türkiye’ye sorulur ve kesilir” türünden yorumlar yapılıyor.
Eğer böyle bir gelişme olursa, İran’ın atom bombası üretmesinin sorumluluğu Türkiye’ye yüklenebilir mi?
Bu yaklaşım, “Türkiye yaptırımlara hayır dedi, İran’ın nükleer silah üretmesini sağladı veya önemli katkıda bulundu” demek olur. Veya tersinden bakarsak, “Eğer Türkiye yaptırımlara evet deseydi, İran atom bombası üretemezdi” anlamı çıkar ki, haksızlıktır.

Yaptırım durdurur mu?
İran, bugüne kadarki süreci kendi açısından faaliyetlerini durdurmadan yürütmeyi başardı. ABD’nin büyük baskısına rağmen, diplomatik yolları kıvraklıkla kullandı ve işini yürüttü.
Şu aşamada İran’a uygulanacak yaptırımların Tahran’ı durdurmasını beklemek gerçekçi olmaz. Bu süreçte Türkiye’nin gösterdiği çabalar, ABD ve Batı dünyasının çabalarına ve amaçlarına ters değildi. Hâlâ da değil.
İran’ı masaya yaklaştıran tek somut adım İran-Türkiye-Brezilya arasında varılan takas anlaşmasıydı. ABD ve Batı bu anlaşmadan tatmin olmadı. Takas tatmin etmemiş olabilir, ancak daha ileri bir durum da yaratabilmiş değil. Bu adım nasıl ilerletilebilir diye düşünmek yerine, yok saymak, İran’ı caydırmayacaktır. Bugün İran, ABD ve Batılı ülkeler karşısında daha kenetlenmiş ve nükleer programına daha fazla sahip çıkmış durumda.
ABD’nin ve diğer Batılı ülkelerin İran’la bütün kapıları kapalı tutması da İran’ı çok fazla etkilemeyecektir.

Nükleer süreç
Şimdi ABD ve Güvenlik Konseyi’nin diğer daimi üyeleri, İran’ı engellemeye çalışıyorlar. Türkiye de yanıbaşındaki komşusunda nükleer silah istemediği için Tahran’ı ikna etmek için çaba gösteriyor.
Bugün, İran nükleer silaha ulaşırsa Türkiye de sorumlu tutulur eleştirisinden önce şunu sormak gerekir: Acaba İran’ın nükleer sürecine katkıda bulunan Güvenlik Konseyi daimi üyesi ülke var mıdır, yok mudur? Veya Avrupa Birliği’nin en güçlü ülkeleri arasında bu sürecin değişik evrelerine katkı veren ülke var mıdır yok mudur? Nükleer teknolojinin İran’a verilmesinde ve personel eğitimine katkıları var mıdır, yok mudur? İran, nükleer programlarını aralıklı da olsa tam 40 yıldır sürdürüyor. Bu sürecin bugünkü noktaya varmasında veya ileride varacağı noktada herhalde Türkiye’nin sorumluluğu, diğer ülkeler karşısında ihmal edilebilecek kadar olacaktır.
İran’ı nükleer tesise ve füze teknolojisine kavuşuturan ülkeler hangileridir diye sorarsanız, en büyük katkıda bulunanları Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasında bulabilirsiniz.

Küsmek çözüm değil
İran’la ilgili sorunun bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Bugünkü şartlar yarın değişebilir. Eğer amaç İran’ın nükleer silaha ulaşmasını önlemek, nükleer teknolojiyi sadece enerji kaynağı olarak kullanmasını sağlamaksa, barışçı çabalar devam etmelidir. Sonucu etkilemeyen “hayır” oyu için Türkiye’ye küsmek, cezalandırmak ve fatura kesmek, kafayı kuma gömmek olur.
Türkiye, İran’ın nükleer silah üretmesinden en fazla rahatsız olacak ülkelerin başında gelir. ABD ve diğer Batılı ülkeler bunu unutmamalıdır.