Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye dün iki kötü haberle uyandı. İlk haber gece yarısı İskenderun Deniz İkmal Destek Komutanlığı’na yapılan roket saldırısıydı. 6 askerimiz şehit edildi.
Sabaha doğru 05.00 sularında da İsrail komandolarının Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırdıkları haberi geldi.
İsrail, iletişimi de kestiği için sağlıklı haber alınamadı. Ancak, çeşitli kaynaklar 10’dan fazla ölü olduğu ve ölenlerin bazılarının da Türk vatandaşı olduğu haberlerini geçtiler.

İnsanlık ve akıl dışı
İsrail’in, Gazze’ye yardım götüren konvoyu bir şekilde İsrail limanlarına yönlendirmek için müdahale edeceği bekleniyordu ama böyle insanlık ve hukuk dışı bir saldırıda bulunacağı beklenmiyordu.
İsrail hükümeti, akıl dışı bir tutumla uluslararası sularda sivil bir konvoya askeri bir operasyon düzenledi. İsrail’in, operasyon için Türk bandıralı Mavi Marmara gemisini seçmesi ve Türk vatandaşlarını öldürmesi de dikkat çekiciydi.
Bu operasyon, son dönemde saldırgan tutumu iyice belirginleşen İsrail hükümetinin uluslararası hukuku ve toplumu dikkate almayan politikalarının son örneklerinden biri.
Anlaşılıyor ki İsrail, bu akıl dışı tutumuyla Türkiye ile köprüleri atmayı çoktan göze almış.
İnsani yardım taşıdığı ve silahsız olduğu bilinen bir konvoya böyle kanlı bir saldırıda bulunmasını başka türlü izah etmek mümkün değil.

Sanki rehine kurtarıyordu
İsrail, sanki kaçırılmış İsrail gemisindeki rehineleri teröristlerin elinden kurtarıyormuş gibi bir baskın düzenledi. Oysa, bu gemilerde 50’den fazla ülkenin vatandaşı ve Gazze halkına dağıtılmak üzere toplanmış insani yardım vardı.
İsrail’in gösterdiği bu cüret, uluslararası toplumun, hem Gazze sorununa hem de Tel Aviv yönetiminin saldırgan tutumuna gözlerini çevirmesini gerektiriyor.

ABD’nin tutumu
İsrail’in bölgedeki orantısız güç kullanımı, insan hakları ve hukuk ihlalleri, her koşulda kendisini destekleyen ABD’den güç alıyor.
Bu bakımdan öncelikle Washington’un tutumunu değiştirmesi ve İsrail’e çok ciddi baskı uygulaması gerekiyor. Washington, böyle bir tepki vermez ve İsrail’i her koşulda ve her olayda desteklemeye devam ederse Ortadoğu’da ve Akdeniz’de barışa ve istikrara ulaşmak mümkün olmayacaktır. Bu sonuçtan kuşkusuz İsrail kadar ABD de sorumlu olacaktır.

BM’nin etkinliği
Birleşmiş Milletler’in (BM) ABD istemedikçe herhangi bir konuda uluslararası etkinlik göstermesi mümkün değil. Bu gerçeği ABD’nin Irak’ı işgali sırasında da gördük.
BM’nin işlerlik kazanması için ABD’nin de BM Güvenlik Konseyi kararlarını İsrail lehine veto etmekten vazgeçmesi gerekiyor. Uluslararası toplum sadece İsrail’i değil, ABD’yi de baskı altında tutmalıdır.

Türkiye’nin tutumu
Davos olayından beri gerilen Türkiye-İsrail ilişkileri, dünkü saldırıdan sonra derin bir kırılma yaşayacaktır. Telafisi çok zor görünen bu kırılma sürecinde Ankara, tüm diplomatik, siyasal, ekonomik ve askeri alanlarda İsrail’le ilişkisini gözden geçirecektir.
Davos olayından sonra siyasi ilişkilerin krizde olmasına rağmen, ağır aksak da olsa askeri işbirliği devam ediyordu. İsrail, bu saldırısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri ile yürüttüğü işbirliğini de baltalamış oldu. Nitekim, ilk etapta Ankara, 3 askeri tatbikatın iptal edildiğini açıkladı. Bundan böyle Türk Silahlı Kuvvetleri ile İsrail Silahlı Kuvvetleri arasında işbirliği yapılması mümkün olmayacaktır. Keza Türkiye’nin Suriye başta olmak üzere bölgede gösterdiği barışçıl faaliyetlerin bizzat İsrail tarafından torpillendiği de açıktır.
İsrail’de bu hükümet işbaşında kaldığı sürece Türkiye’nin işbirliğine açık olması da artık çok zordur.