Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       SON bir haftadır içinde yaşadığımız hızlı gündem, Abdullah Öcalan'ın Roma'da tutuklanmasıyla hız rekoru kırdı. PKK'nın başı, hiç beklenmedik bir anda yakalandı ve Türkiye'de gündemin birinci maddesine oturdu. Öcalan, Türkiye'ye iade edilsin, edilmesin, bu Ankara açısından büyük bir başarıdır. Apo'nun 15 yıldır yuvalandığı Suriye'den sökülüp atılması, Türkiye'nin uyguladığı sıkı kuvvet dipomasisinin bir sonucudur. Eğer Ankara bu kararlılığı göstermeseydi, Apo'nun yakalanmasına yardımcı olduğu söylenenler, belli ki, kıllarını bile kıpırdatmayacaklardı.
       Öcalan, şimdi Avrupa'dadır. Doğal olan, İtalya'nın suçluyu Türkiye'ye iade etmesidir. Ancak bu Avrupa dediğimiz yer, uygarlığının yanı sıra çifte standardın, ikiyüzlülüğün de cennetidir. Ne yapacakları belli olmaz? Türkiye'nin, 30 bin kişinin katili olarak istediği bir suçluya siyasi elbise giydirip sahip de çıkabilirler. Mantık, bu olasılığın da çok güçlü olmadığını gösteriyor. Türkiye'ye karşı siyasi Kürt kartını oynamak isteyenlerin, herhalde Öcalan'dan daha masum birini bulmayı tercih etmeleri gerekmez mi?
       Öcalan'ın kaderi biraz da, önümüzdeki günlerde beklenen gelişmelere bağlı. Ortadoğu denkleminin nasıl çözüleceğine bağlı. Amerika'nın Saddam'ı ne yapacağına bağlı. Kuzey Irak'ta nasıl bir yapı oluşacağına bağlı.
       Aslında Öcalan'ın Türkiye'ye iadesi sembolik bir konudur. İtalya veya bir Avrupa ülkesi Apo'yu kullanmayı düşünmez ve hapiste tutarsa, Türkiye'ye iadesi o kadar da önemli olmayabilir. Önemli olan, Türkiye'nin, Güneydoğusunu bölmeyi hedefleyen saldırıyı her bakımdan püskürtmesidir. PKK ve arkasındaki silahlı destek, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından başarıyla püskürtülmüştür. Bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınması hızlandırılırsa, Apo ve PKK, Türkiye için acı bir hatıra, onu piyasaya sürenler için de tatlı bir rüya olarak kalacaktır.

       Dedik ya, bu Avrupa, çifte standart cennetidir. Önceki gün, Roma'da görev yapan Türk gazetecilerin PKK'lılar tarafından nasıl öldüresiye dövüldüklerini gördük. İtalyan polisinin nasıl seyrettiğini de... Güneydoğu'da PKK militanı gibi çalışan İtalyan gazeteci, Türk makamları tarafından yakalanıp adalete teslim edilince İtalya'nın nasıl ayağa kalktığını hatırlayınız. O zaman kıyameti koparan İtalyanların, Türk gazeteciler hastanelik edilirken sessiz kalmalarını nasıl açıklayacağız? Bu mu Batı'nın anladığı basın özgürlüğü?
       İtalyan basını, PKK'nın ne olduğunu, Apo'nun kim olduğunu, hangi katliamları yaptığını bilmiyor mu? Bal gibi biliyor. Ama bakınız bugün İtalyan gazetelerine, PKK'yı göklere çıkarıp Türkleri yerden yere vuruyorlar. Bu mu objektif Batı gazeteciliği?
       Can güvenlikleri olmasa da Türk gazetecileri Roma'da göreve devam ediyorlar. Milliyet, en güçlü kadroyla Apo'nun yakalanmasıyla ilgili gelişmeleri yerinde izliyor. Arkadaşlarımız Tunca Bengin, Zafer Arapkirli, Nilgün Cerrahoğlu, Ali H. Yurtsever ve Yalçın Çınar gece gündüz olayın peşindeler.

       Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye iade edilmemesi için öne sürülen gerekçelerden biri de Türk Ceza Kanunu'nda idam cezasının hala yer alması. Aynı gerekçe Alaattin Çakıcı'nın iadesi konusunda da ortaya atılmıştı. Gerçi Türkiye'de idam cezaları yaklaşık 15 yıldır uygulanmıyor. İdam, adeta fiilen kaldırılmış durumda. Ancak yine de, yasada yer alıyor. İşte Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu, Apo dahil, suçluların Türkiye'ye iadesini kolaylaştırmak ve fiili durumu mevzuata geçirmek için tek maddelik bir kanunla idam cezasının kaldırılması için harekete geçti. Bu haberi, Türk kamuoyuna ilk kez duyuran da, 14 Kasım tarihli yazısında, Başyazarımız Güneri Cıvaoğlu oldu. Bugün yarın idam cezasının kaldırılması önemli bir gündem maddesi olacak.
       Biz gündemi izliyoruz.

       İyi haftalar dileğiyle...



Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr