Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AKP yöneticileri, Kanadoğlunun hukuki değil siyasi bir kararla bu davayı açtığını öne sürüyorlar. Seçimlere 10 gün kala böyle bir dava açılmasının siyasi bir amaç güttüğünü belirtiyorlar. Davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu, partilerin hangi hallerde kapatılacağının Anayasada tek tek sayıldığını, Kanadoğlunun dava açtığı gerekçenin bu gerekçeler arasında sayılmadığını savlıyorlar.Önce yasal dayanaktan başlayalım.Başsavcı Kanadoğlu, yasal dayanak yoksunluğu savını öne sürenlerin yanıldığını, Anayasada "temelli kapatma" ve "kapatma" olmak üzere iki halin düzenlendiğini anımsatıyor. Anayasanın 149. maddesinin son fıkrasında "temelli kapatma veya kapatma davaları" ifadesinin yer aldığını belirtiyor. Buna göre de temelli kapatma ile kapatma davaları arasında fark olduğunu vurguluyor. AKP hakkında açtığı davanın "temelli kapatma" değil, "kapatma" davası olduğunu kaydediyor.Kanadoğlu, Anayasanın söz konusu hükmü ile Siyasi Partiler Yasasının 104. maddesinin ikinci fıkrasındaki hükme dayanarak kapatma davası açtığını belirtiyor. Başsavcı, AKPnin Anayasa Mahkemesinin ihtar niteliğindeki kararına uymadığını, bu durumda da Siyasi Partiler Yasasının 104/2 maddesindeki hükmün açık biçimde kapatma davası açılmasını öngördüğünü belirterek, bunun Anayasadaki temelli kapatma ile karıştırılmaması gerektiğini vurguluyor.Kanadoğlu, Anayasa, yasa ve Anayasa Mahkemesi kararı karşısında Tayyip Erdoğanın AKP Genel Başkanlığı görevini bırakmayışının bir suç oluşturduğunu anımsatarak şu örneği veriyor:"Anayasa Mahkemesi, Sayın Erdoğanın kurucu üye olamayacağına karar verdi. Siyasi Partiler Yasasına göre TCK 312den hüküm giydiği için kurucu üye, üye, genel başkan da olamaz. Yasa ve Anayasa Mahkemesi kararı çok açık. Sayın Erdoğan, açık hükümleri ve Anayasa Mahkemesi kararına karşı direniyor. Şimdi AKP, 17 yaşında bir kişiyi genel başkan seçtik derse ne olur? Bu kişi genel başkan olabilir mi? Olamaz. Bunu ortadan kaldırmanın yolu hukuk yoludur. Sayın Erdoğanın durumu da aynı. Genel başkan olamaz, ancak genel başkanlıkta ısrar ediyor. İşte bu duruma son vermenin yolu da Anayasa ve yasada öngörüldüğü gibi kapatma davası açmaktır. Bu benim görevim."Zamanlama konusuna gelince...Anayasa Mahkemesi, Erdoğanın istifası için altı aylık süre tanıdı. Bu süre 19 Ekim 2002de bitiyordu. Ancak Anayasa Mahkemesi bu kararı verdiğinde, henüz erken seçim kararı alınmamıştı. Erken seçimin 3 Kasımda yapılacağı bilinmiyordu. Erdoğan, 19 Ekim 2002 tarihi itibariyle sadece kurucu üyelikten istifa edip genel başkanlıktan ayrılmayınca, Başsavcı kapatma davası açtı. Bu durumda zamanlamayı belirleyen Başsavcı Kanadoğlu değil.Anayasa Mahkemesinin kapatma davasını on gün içinde sonuçlandırması mümkün değil.Peki bu durumda ne olacak?AKP normal olarak seçimlere girecek. Dava devam edecek.Anayasa Mahkemesi kapatma kararı verirse bu nasıl sonuç doğuracak?Başsavcı Kanadoğlu bu soruya şu yanıtı veriyor:"Kapatma davası temelli kapatmadan sonuçları itibariyle farklıdır. Temelli kapatılan parti ortadan kalkar ve bir daha aynı isimle parti kurulamaz. Kapatmada ise kapatma gerekçesi ortadan kaldırılırsa yeniden aynı isimle parti kurulabilir."Peki dava sürerken Erdoğan, AKP Genel Başkanlığından ayrılırsa dava düşer mi?Başsavcı bu soruya "hayır" yanıtını veriyor:Dava devam eder. Ancak seçimleri etkilemez, AKP seçimlere girer.AKP yöneticilerinin görüşü ise Kanadoğlunun kapatma davasını dayandırdığı Siyasi Partiler Yasasının 104/2. maddesinin Anayasaya aykırı olduğu yönünde. AKP yönetimi, bu nedenle Anayasa Mahkemesi davayı görürken, bu maddeyi Anayasaya aykırı görerek iptal edeceğini ve kapatma davasını reddedeceğini düşünüyor.Erdoğan, bu görüş ve beklentiye dayanarak genel başkanlık görevinde ısrar ediyor. fbila@milliyet.com.tr Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlunun, AKPnin kapatılması ve Tayyip Erdoğanın genel başkanlık yetkilerine tedbir konulması için Anayasa Mahkemesine açtığı dava tartışılıyor.