Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"BENİM söylediğim şu" diyor, Yalım Erez:
- Ne Taksim'e cami, ne Çankaya'ya cami, ne türban... Bunların hiçbiri hükümetin konusu değil. O halde, neden bu konular kaşınıyor ve tansiyon yükseltiliyor?
- Neden yükseltiliyor?
- Türkiye'de siyasi sorun haline getirilen iki cami vardır. Biri Ayasofya'nın ibadete açılması, diğeri Taksim'e cami yapılması. Bu iki konu da hükümet gündeminin konusu değildir. Türban da, YÖK ve üniversite kurumlarının konusudur. Böyle olduğu halde bu konular hükümete taşınıyor. Buna Genel İdare Kurulu'nda tepki gösterdim.
- Nasıl bir tepki gösterdiniz?
- Ben açık konuşurum. Sayın Çiller'e sordum: Ortağımızla bizim bilmediğimiz bir anlaşmanız mı var? Varsa, söyleyin, o zaman biz de bakanlıktan ayrılalım. Neden gerekeni yapmıyorsunuz? Susurluk olayında soruşturmanın selameti bakımından nasıl polisleri görevden aldıysanız, Sincan Belediye Başkanı'nı da almanız gerekmez mi? Nitekim, bu konuşmadan sonra Belediye Başkanı görevden alındı.
- Konuşmanıza Sayın Çiller'in yanıtı ne oldu?
- Tansu Hanım da bizim görüşlerimizi paylaştı. Bu konuların hükümeti ilgilendiren konular olmadığını söyledi.
- Gelişmeler bir hükümet sorunu doğurabilir mi?
- Tansiyonun yükseltilmesinin kimseye faydası yok. Tencere fokurdamaya başlayınca, buharını almazsanız, patlar. Toplumsal olaylar da böyledir. Bu buhar alınmazsa patlama olur. Böyle bir patlama da ne iktidara, ne muhalefete, ne parlamentoya, ne de rejime yarar sağlar.
- Buhar alınmazsa, koalisyon bozulabilir mi?
- Olmamasını dilerim. Ekonomide iyi işler yapıldı. Ama, sadece ortağımızla uyumlu olmak yetmez. Toplumsal uyum da, toplumsal uzlaşma da önemli. Bu tür konuları tabi partimin yetkili organları kararlaştırır. Bir koalisyon protokolü var. Buna uygun davranmak ortaklar için zorunlu. Ama, toplumsal huzur da önemli.
Refah'ın Sincan'da "küçük bir İran" provası yapmasına, Silahlı Kuvvetler'in tanklardan oluşan "küçük bir motorlu yürüyüş" provasıyla karşılık vermesi, Tansu Hanım'ın partisinde ilk kez yüksek sesle sorgulanmasına neden oldu.
Erez'in, "Erbakan'la bilmediğimiz anlaşmanız mı var?" sorusu, sorgulanma sürecinin başlangıcı olabilir...
Sadece DYP'de değil, rejim aleyhtarı görüntülere tepki veren bütün kesimlerde Tansu Hanım hakkında benzeri bir sorgulama gözleniyor...
Örneğin askerler...
"Motorlu yürüyüş"ün, planlanmış "eğitim programı" olduğunda ısrar etmekle birlikte, yarattığı siyasi etkiden memnun görünüyorlar. Özellikle, Cumhurbaşkanı Demirel'in ağırlığını koymasının hatta kendi tabirleriyle "kulak çekmesi"nin altını çiziyorlar. Tansu Hanım'ın, rejim karşıtı gösterilere varan "siyasal şımarıklığa" uyarılmadan tepki göstermesini bekliyorlar.
Örneğin Kenan Evren şöyle diyor:
- Tansu Hanım'ın da, herkesin de aklını başına alması lazım. Orduyu yeniden siyasi umut haline getirmesinler. Herşeyi karıştırıp, sonra, `ordu gelsin temizlesin' demesinler. Şimdi Türkiye'nin problemi cami yapmak mı, türban mı, hac mı, kurban derisi mi? Değil. Bunlar kendi tabanları için bu hassas konuları kaşıyıp duruyorlar. Refah'ın yaptığı bu. Okul demiyorlar, fabrika demiyorlar, cami diyorlar. Kaşıyıp, duruyorlar...
Ankara bayrama sıkıntılı giriyor...
Muhalefet, DYP'nin üzerindeki "Çiller toprağı"nı atmasını, Çiller ise Erbakan'ın "viraj" almasını bekliyor.