Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise bunun mümkün olmadığını söylediler. KKTC'ye uygulanan izolasyon kalkmadıkça Ankara'nın böyle bir karar almayacağını vurguladılar.Gül, AB'nin bu tutumunu "şantaj" olarak niteledi ve boyun eğilmeyeceğini açıkladı.Buna karşılık, AB'den gelen mesaj müzakerelerin askıya alınabileceği.AB, Türkiye'nin önüne her aşamada Kıbrıs sorununu bir önkoşul olarak koyuyor. Türkiye, Kıbrıs'ta AB'nin beklentileri doğrultusunda hareket ettikçe mesafe alabiliyor. Aksi halde alamıyor.Bugün de müzakerelerin devam etmesi, yeni başlıkların açılabilmesi için "liman ve havaalanı" koşulu var. Türkiye'den Gümrük Birliği'ni 10 ülkeye yaygınlaştırma taahhüdünü yerine getirmesi isteniyor. Ankara ise taahhütle birlikte yayımladığı deklarasyonu gerekçe göstererek bu adımı atmıyor.Erdoğan, "AB-Kıbrıs" bağı konusunda söylem değiştirdi. İki sürecin birbirinden ayrılması gerektiğini savunuyor. Ancak bugüne kadarki uygulama Türkiye'nin bu bağı fiilen kabul ettiğini gösteriyordu. Avrupa Birliği (AB) Türkiye'ye 6 Aralık'a kadar süre verdi. Bu tarihe kadar Türkiye'den limanlarını ve havaalanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmasını istiyor. TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, AB-Kıbrıs ilişkisine yeni bir yorum getirdi. CNN Türk'te dün Murat Yetkin'le birlikte Ankara Kulisi'ne konuk ettiğimiz Yaşar Yakış, sorunun "Kıbrıs" olmadığını öne sürdü. AB'nin Kıbrıs'ı bahane ettiğini savundu. Dahası, Kıbrıs sorunu olmasa bile AB'nin Türkiye'ye karşı aynı tutumu alacağını öne sürdü.Bugüne kadar AB ile Kıbrıs arasındaki ilişkiyi Türkiye'nin uygulamada kabul ettiğini, hatta bu nedenle Türkiye'de muhalefetin, KKTC'de Rauf Denktaş'ın sert eleştirilerine muhatap olduğunu anımsattığımızda Yakış, şöyle itiraz etti:"Kıbrıs sorunu olmasa, örneğin AB'nin istediklerini Türkiye yapsa, havaalanlarını ve limanlarını açsa bile sorun çözülmez. Çünkü asıl sorun Kıbrıs değil, AB'de Türkiye'yi alıp almama konusunda bir siyasi irade oluşmamış olmasıdır."Yakış'a göre AB, bu iradeyi oluşturamadığı için Kıbrıs'ı bahane ediyor. Yakış bu iddiasını şuna dayandırıyor:"AB'de Türkiye'yi almak konusunda siyasi irade oluşmuş olsa 450 milyonluk AB, 600 bin kişilik Güney Kıbrıs'ın bileğini büker." Yeni bir yorum Yakış, bugüne kadar AB ile Kıbrıs arasında bağlantı kurulduğunu, iki sürecin birlikte yürütüldüğünü de kabul etmiyor. Diyor ki:"Biz böyle bir bağlantı kurmadık. Biz Kıbrıs politikasını AB istiyor diye, AB yolunda ilerleyelim diye değiştirmedik. Kıbrıs sorununun çözülmesi gerektiğine inandığımız için yaptık. İlişkiyi kuran AB'dir, Türkiye değil. Bize göre bu iki süreç birbirinden ayrılmalıdır."Bu görüşler aslında Türkiye'de muhalefetin, KKTC'de Rauf Denktaş'ın savunduğu görüşler.Hükümetin ve AKP sözcülerinin bugün benzer düşünceleri savunmaları acaba yaklaşan seçim nedeniyle mi? Ulusalcı dalganın yükselmesi, AB'ye desteğin azalması, Kıbrıs'ta Türk tarafının attığı adımlara karşılık AB'nin sözünü tutamamasının yarattığı hava, hükümetin söylem değiştirmesinde de etkili olmadı mı?Yakış, bunlara "hayır" yanıtını veriyor. Hükümetin de AKP'nin de başından beri iki süreci ilişkilendirmediği, Kıbrıs'ta AB için adım atmadığı görüşünde ısrar ediyor.Yaşananlar karşısında hükümetin başından beri AB ile Kıbrıs arasında ilişkiyi kabul etmediğine inanmak zor olsa da hükümetin ve AKP'nin yeni söylemi böyle. fbila@milliyet.com.tr İlişki yok muydu?