Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



'Sivil Darbe Girişimi ve Ankara'da Irak Savaşları' konulu kitabıma ilişkin dizi yazımızda Genelkurmay eski Başkanı Org. (E) Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun görev süresinin uzatılması girişimine de yer vermiştik. Kıvrıkoğlu, telefonla arayarak bu girişimle ilgili aydınlatıcı bilgiler verdi. Genelkurmay eski Başkanı Kıvrıkoğlu, bu girişime başından itibaren karşı olduğunu ve gerekçelerini de Cumhurbaşkanı Sezer, Başbakan Ecevit'e aktardığını kaydederek şöyle dedi:

"Ben görev süresinin uzatılmasına hep karşı oldum. Benim görev süremin uzatılması girişimi şöyle oldu: 15 Temmuz 2002 günü beni aradılar ve Başbakan Sayın Ecevit'in görüşmek istediğini söylediler. Konuyu sordum. Irak ve Kıbrıs olduğunu belirttiler. Akşam saat 18.00'de, Başbakanlık Konutu'na gittim. Sayın Ecevit'in yanında Sayın Şükrü Sina Gürel de vardı. Konuyu doğrudan Sayın Başbakan açtı. Yaklaşmakta olan Irak krizine, aralık ayında AB doruğuyla bağlantılı olarak Kıbrıs sorununa dikkat çekerek, görev süremi uzatmak istediklerini iletti. Tabii ben Sayın Başbakan'ın teveccühüne teşekkür ettim. Ancak kararı takdirlerine bırakmak şeklinde değil, böyle bir girişimin doğuracağı sakıncaları anlatarak karşılık verdim. Dedim ki, teveccühünüze çok teşekkür ederim, ancak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde bir izlenim yaratmışsam bundan dolayı beni sevenler olduğu kadar bana karşı olanlar da bulunabilir. Böyle bir girişim bu kişilerce kullanılabilir. Böyle bir izlenim bırakmak istemem. Ayrıca siyasi koşullar da önemlidir. Ben Genelkurmay başkanlarının bu tip girişimler nedeniyle siyasiler arasında pingpong topu durumuna düşmesinden çok rahatsız olurum. Ayrıca hükümetiniz koalisyon. Koalisyon ortakları arasında malum nedenlerle buna karşı duracaklar çıkabilir. DSP'de de bir parçalanma yaşanıyor. Yine Meclis'te Saadet Partisi var, bu girişime onlar da karşı olurlar. Hem koalisyon ortaklarından, hem de Meclis'te diğer muhalefet partilerinden de karşı çıkanlar olur. Bu koşullarda Genelkurmay Başkanlığı'nı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmaya dönük birtakım tartışmalar doğabilir."
Kıvrıkoğlu, Başbakan Ecevit'in önerisini bu şekilde karşıladığını belirttikten sonra, Başbakan'ın önerisiyle aynı hafta perşembe günü olağan görüşme saatinde Cumhurbaşkanı Sezer'e birlikte çıktıklarını ve Çankaya'da da bu görüşlerini özetlediğini aktardı.
Kıvrıkoğlu, bu gerekçelerine karşın, hükümetin kararname düzenlediğini ve bu bilginin Şükrü Sina Gürel tarafından kendisine aktarıldığını kaydetti.
Kıvrıkoğlu, görev süresinin uzatılmasına belirttiği gerekçelerle karşı çıkmasına rağmen böyle bir düzenleme yapılması halinde ise nasıl hareket edeceğini de açıkladı: "Her şeye rağmen görev süresi uzatılsaydı ne yapacaktım? Onu da düşünmüştüm. Kafamdan geçen, görevimi birkaç ay daha sürdürüp sonra istifa ederek emekliliğimi istemek, böylece komuta kademesinde tıkanmaya neden olmamaktı. Ama zaten girişim gerçekleştirilmedi."

Kıvrıkoğlu'na o dönemde Irak kriziyle ilgili değerlendirmelerini ve ABD yetkilileriyle temaslarını da sordum. Kıvrıkoğlu, Irak'ta bugün yaşananlar konusunda ABD'li yetkilileri uyardıklarını belirterek, şöyle dedi:
"O zaman bütün uyarıları yaptık. Ben bizzat Wolfowitz'le üç saat görüştüm ve anlattım. Irak'a müdahalenin doğurabileceği sonuçları söyledim. Böyle bir müdahale sonrasında ikinci bir Filistin yaratmış olursunuz, dedim. Sadece 100 bin kişilik bir kuvvetle işgal etmenin yeterli olmayacağını, Irak'ın ve Ortadoğu'nun toplumsal ve siyasi yapısının iyi incelenmesi gerektiğini vurguladım. Bu bölgede 50 yaşında insanlar Arap - İsrail çatışmasını dileyerek, okuyarak, izleyerek yaşadılar, siz müdahale ederseniz buna bir de Irak sorunu eklemiş olursunuz dedim. Savaş kazanmak yeterli olmuyor, nitekim Afganistan'da savaşı kazandınız ama sonrasında neler gelişti, biliyorsunuz, dedim. Bu uyarılarımızın yerinde olduğu sonra yaşananlarla otaya çıktı."

Kıvrıkoğlu, Irak sorununu Türkiye açısından ise şöyle değerlendirdi: "Biz, her türlü olasılığa karşı ulusal çıkarlarımızı esas alarak askeri planlarımızı ve hazırlıklarımızı yapmıştık. Bana göre Türkiye açısından 1 Mart tezkeresinin TBMM'den geçirilmesi yararlı olurdu. Bu tezkereye ekli mutabakat zaptının da ortaya koyduğu gibi Türkiye, kendi kaygılarını giderecek hükümleri bu metne koydurmuştu. Bence bu yönüyle Türkiye bir fırsat kaçırmış oldu. Ama benim görebildiğim kadarıyla o zamanki hükümet 1 Mart tezkeresi için gerekli çabayı göstermedi (Gül hükümeti). Tereddüde düştü. Sorumluluğu askere yıkmak istedi. Ama eğer isteselerdi bu tezkere çıkardı. Ben başbakan olsam, 1 Mart tezkeresini kolayca çıkarırdım. Örneğin, tezkereye muhalif olan milletvekillerine, başbakan olarak, oylamaya katılmayın derdim, aynı öneriyi çekimser olanlara da yapardım. Onlar oylamaya katılmayınca olumlu oylar oturuma katılan milletvekili sayısının yarısını aşardı ve tezkere geçmiş olurdu. Bu yapılmadı. Şimdi Türkiye, bu sorunda devre dışı kalmış görünüyor. Bu yapılsaydı daha sonra yaşanan olumsuz gelişmeler de yaşanmazdı."