Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ten sonra Başbakan Gül de, dün Siirt’te Kuzey Irak’taki Kürt gruplara kardeşlik ve akrabalık mesajları gönderdi.
Ancak, Kuzey Irak’tan gelen mesajlar hiç de Gül ve Org. Özkök’ün gönderdiği mesajlara benzemiyor.
Barzani, Kuzey Irak’taki Kürtlerin, ABD askerlerini "kurtarıcı", Türk askerlerini ise "yayılmacı" olarak göreceğini Washington Post’a verdiği ilanlarla dünyaya duyurdu. Bununla da yetinmeyip, Türk askerinin gelmesi halinde Kürt grupların çatışmaya girebileceğini, ölümle işgal arasında tercih yapmaları gerekirse ölümü daha hafif bulacaklarını da ilan etti.
Bu yaklaşım, sınırın öbür tarafında kardeşlik ve akrabalık duyguları beslenmediğini gösteriyor. Bir kardeşlik ve akrabalık duygusu var ama bu Türklere karşı değil ABD askerine karşı besleniyor.
ABD ve İngiltere’nin Kuzey Irak’taki gruplara besledikleri duygu da farklı gözükmüyor. Irak’a yapılacak operasyonu yönetecek olan General Franks, Kuzey Irak’ta bir Türk - Kürt çatışmasını önleyeceklerini, bunun için de Kuzey Irak’ta güçlü bir şekilde ABD askeri bulunması gerektiğini açıkladı. İngiltere Başbakanı Blair de televizyonda bir İngiliz gencinin "Kürtleri Türklerin mezaliminden koruyabilecek misiniz" sorusuna, "sanıyorum bunu yapabiliriz" yanıtını verdi.
Barzani’nin kaygısı ve Türk askerine karşı tepkisi nereden kaynaklanıyor?
Ankara’ya ulaşan bilgilere göre Barzani, operasyondan değil operasyon sonrası gelişmelerden kaygı duyuyor. Bugün Kuzey Irak’ta kurduğu düzen ve dayandığı iktidarın sarsılması, kaygısının asıl nedenini oluşturuyor. Barzani’nin dayandığı sekiz ayrı aşiret var. Bir çeşit konfederasyonun üzerinde oturuyor. Bunlar Şirvan, Dolumeri, Mizori, Berozi, Nizari, Gerdi, Herki, Bineci aşiretleri. Bu sistemi de Türkiye sınırından aldığı paralar, NGO’lardan gelen yardımlar, petrol karşılığı gıda programından aldığı payla ayakta tutuyor. Operasyon sonrası Irak’ın şekillenmesinde bu feodal düzenin beslendiği kaynakların kurumasından ve sistemin dağılmasından çekiniyor. Yine Ankara’da yapılan değerlendirmelere göre demokratik bir sisteme geçilmesi halinde, musluğu kısılan aşiretler ile kendisini desteklemeyen ancak sayıca daha fazla olan diğer aşiretlerin başka temsilciler seçmeleri olasılığı Barzani’yi düşündürüyor.
Kuzey Irak’a Türk Silahlı Kuvvetleri’nin girmesine karşı çıkışının ve çatışma tehdidinde bulunmasının asıl nedeni bu...
Barzani, sadece ABD askerinin girmesi halinde bu düzeni sürdürebileceğini, ancak Türk askerinin gelmesi halinde bu sistemin dağılacağı hesabını yapıyor.
Bu koşullarda Barzani’nin sorununun Saddam’dan çok Türkiye olduğu söylenebilir. ABD ve İngiltere’yi kurtarıcı, Türkiye’yi yayılmacı ilan etmesi nedeni olarak da bu görülüyor.
Eğer tezkere ikinci kez Meclis’e gelir ve geçerse, Türk askeri, ABD askeriyle birlikte Kuzey Irak’a bu koşullarda girecek.
İşte bu noktada ABD’nin tavrı önem kazanıyor. Türkiye’yi büyük bir baskı altına alarak hatta son günlerde, "yardımcı olmazsan Kuzey Irak’a da giremezsin, ekonomik yardım da alamazsın" mesajlarıyla bir anlamda tehdit eden ABD ile kol kola girmeden önce bütün güvencelerin alınmış olması gerekiyor. ABD askerinin Türkiye üzerinden giriş yaptıktan sonra ne yapacağının garanti altına alınması ve gelişmelerin kontrol altında tutulması çok önemli. Acaba ABD, bir yandan Ankara’nın işbirliğini sağlamaya çalışırken, bir yandan da Barzani’ye bu kaygıları ile ilgili güvence verdi mi? Bu belli değil.
Türkiye’nin bu operasyonun dışında kalamayacağı Genelkurmay Başkanı tarafından da söylendiğine göre, bu koşullarda kimseye arkasını dönmemesi gerekiyor. "Savaşacaklara yardımcı olma"nın dışında, ABD’den bağımsız önlemler alması da kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görülüyor.