Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP’nin kapatılması istemini içeren başvurusunu kabul etti. Dava başlamış oldu.
Bu davaya karşı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin nasıl bir karşılık vereceği merak ediliyor.
AKP’den gelen işaretler, iktidarın bir anayasa değişikliği yaparak, davayı sonuçsuz bırakma hazırlığı içinde olduğunu gösteriyor. Böyle bir düzenlemenin yürümekte olan dava açısından sonuca etkisi Anayasa Mahkemesi’nin yorumuna bağlı olacaktır. 

Suç ve ceza
Bazı AKP sözcüleri, bir mahkeme kararına dayanmadan, parti yönetici ve üyelerinin faaliyetlerinin odak hali oluşturduğuna hükmedilemeyeceğini savunuyorlar. Ortada “Suç yok ki, ceza da olsun” savunmasını yapıyorlar.
Parti kapatma davalarında Siyasi Partiler Yasası’nın 103. maddesinin 2. fıkrası “hüküm giyme” koşulu arıyordu. Bu da Türk Ceza Yasası’nın 141, 142 ve 163. maddelerinden hüküm giyme haliydi. Ancak, Anayasa Mahkemesi, Refah Partisi’nin kapatılması davası sırasında, bu hükmü uygulama alanı kalmadığı ve 69. maddenin uygulanmasına engel olduğu gerekçesiyle iptal etti. Yüksek Mahkeme, bu hükmü iptal ettikten sonra, Refah Partisi davasının esasına geçmiş ve kapatma kararı vermişti.
Bugünkü haliyle bir siyasi partinin “laiklik karşıtı odak” haline gelip gelmediğini tespit etmeye tek yetkili kurum Anayasa Mahkemesi. Bunun için bir alt mahkeme kararı aramıyor.

Taslak
AKP için hazırlanan yeni anayasa taslağında parti kapatmayla ilgili olarak öngörülen hüküm de, “odak olma halinin tespiti” yetkisini sadece Anayasa Mahkemesi’ne bırakıyor. Bugünkü hükümle aynı.
Ancak, “odak hali”nin tanımında, bugünkü hükme ek olarak, “sürekli ve ciddi tehlike oluşturacak şekilde” ibaresi getiriliyor. Bu konuda da takdiri Anayasa Mahkemesi’ne bırakmış oluyor.
Tabii, bundan sonra yapılacak çalışmada AKP başka hüküm taslakları oluşturabilir. O ayrı konu.

Aranması gereken uygunluk
AKP siyasi cephede, anayasa değişikliği için uzlaşma arıyor.
Ama işin siyasi özü konu edilmiyor.
AKP’den önce benzer çizgideki dört parti kapatıldı. Gerekçe aynıydı: Laiklik ilkesine aykırı faaliyetler.
AKP’nin kurulurken ortaya koyduğu değişim iddiası, böyle bir davayla karşılaşmamasını gerektiriyordu.
Türkiye’de tüm siyasi partilerin laikliğin güvencesi olması gerekir. Başbakan Erdoğan ve AKP sözcüleri, zaman zaman bu yönde güvence veren konuşmalar yaptılar.
Ancak, uygulama farklı oldu. Türban, siyasetin merkezine oturdu. AKP’nin temel amaçlarından biri haline geldi. Devlet dairelerinde türbanla görev yapan memurlarla ilgili haberler basına yansıdığında “provokasyondur” tepkisi verildi ama işin üzerine yeterince gidilmedi. Yöneticileri bu görüntüler değil, bunların basına yansımış olması rahatsız etti. Türbanlı memurların yaygınlaşmasında, iktidara güvenme, ondan cesaret alma gibi bir etkinin olmadığını söylemek zordur.
Sorun, laiklik anlayışındadır...
Aranması gereken de pazarlık sonucu bir uzlaşma değil, laiklik ilkesine uygunluktur.
Bütün siyasi partiler Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik, laik, üniter” niteliklerine içtenlikle bağlı olmadıkça, sorunlar devam edecektir.