Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

CHP Adana Milletvekili Faruk Loğoğlu, ABD’nin işgaliyle sonuçlanan Irak krizi sürecinde Türkiye’nin Washington Büyükelçisi’ydi.
Bu süreçte Türkiye ve ABD’de hâlâ tartışılan, iki ülke silahlı kuvvetlerinin Irak’a Kuzey’den birlikte girmesini öngören ünlü 1 Mart tezkeresi ve müzakerelerini en yakından bilen isimlerden biriydi.
Loğoğlu’yla bu deneyimleri ışığında Türkiye’de gündemin ilk sırasına oturan Suriye sorununu konuştum.
Loğoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Şam’a “sabrımızın sonuna geliyoruz” ifadesini diplomatik ve siyasi açıdan aşırı buluyor.
Suriye’ye karşı bu ifadenin 1998 yılında Öcalan’ın bu ülkeden çıkarılması sürecinde sarf edildiğini, o dönemde Türkiye’nin böyle bir söylem ve tutuma girmesinin geçerli nedenleri olduğunu, ancak bugün için benzer koşulların bulunmadığını vurguluyor.

Ankara’nın tavrı
Loğoğlu’na göre son dönemde Suriye yönetimiyle çok içli-dışlı bir ilişki içinde olan Ankara’nın sert bir çıkışla bu ülkeye “sırt dönmesi”nin nedenleri tam anlaşılmış değil.
Loğoğlu, Türkiye ile Suriye sınırının iki yakasında yaşayan halkın akrabalık bağlarının, hızla büyüyen ticari ilişkilerin, Suriye’de yaşayan Kürtlerin PKK’ya yeniden destek verme ihtimalinin Ankara’nın ilgisini açıklayan faktörler olarak görülebileceğini belirtiyor. Fakat bu ilginin ABD başta olmak üzere başka ülkelerin niyet veya hedefleriyle değil, Türkiye’nin kendi menfaatleriyle uyumlu olması gerekiyor.

“Türkiye karşı çıkmalı”
Loğoğlu’na göre, Ankara’nın öncelikle Suriye’ye karşı bir askeri müdahaleye şimdiden karşı çıkması gerekli. Loğoğlu, bu düşüncesini şöyle açıyor:
“Suriye’ye uluslararası bir askeri müdahale ihtimali varsa Türkiye öncelikle buna karşı çıkmalıdır. Bu görüşe sıcak başkentlere gitmeli ve müdahalenin yol açacağı büyük sorunlar konusunda uyarmalıdır. Suriye’ye bir askeri müdahale Suriye ile sınırlı kalmayacak sonuçlar doğurur. İran’la Suriye arasındaki yakın ilişki gözardı edilmemelidir. Suriye-İsrail; İran-İsrail ilişkileri dikkate alınmalıdır. Böyle bir müdahalenin bölgede hızla büyüyecek çatışmalara yol açması ihtimali dikkate alınmalıdır. Türkiye bu tür müdahalenin içinde olmamakla kalmamalı, buna karşı çıkmalıdır.”

Türkiye’nin işlevi
Loğoğlu, Ankara’nın izlemesi gereken politikayı şöyle özetliyor:
1- Türkiye, insani yardımın gerekli olduğu hallerde katkı vermelidir.
2- Türkiye’ye sığınan göçmenlerle ilgilenmeli, ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
3- Suriye’ye askeri müdahale eğiliminin doğru bir yol olmadığını, bu eğilimdeki başkentlere anlatmalıdır.
4- Esad yönetimiyle muhalifleri bir araya getirecek, aralarında diyalog sağlayacak yönde katkı vermelidir.

Açık ve özgürlükçü Suriye
Loğoğlu, Ankara’nın, Suriye’nin daha açık, daha özgürlükçü bir hale gelmesi için çaba göstermesi gerektiğini vurguluyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Türkiye, Suriye’de Esad yönetimiyle muhalifler arasında diyalog kurulmasına imkân sağlayacak bir ortamın oluşması yönünde gayret gösterirse, sürece olumlu katkıda bulunmuş olur. Ankara, Libya örneğinde görüldüğü gibi nasıl sonuçlanacağı belli olmayan askeri müdahaleye hevesli bir tutum içinde olmamalıdır.”