Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İşçi - memur maaşları yine gündemde. Zam dönemi geldi de çalışanlar medyada yer alabilme olanağına kavuştular. Sermaye haberleri ve magazin furyası arasında kendilerine bir yer bulabildiler. Konuşulan oranlar memura yine düşük zam gösteriyor. Yüzde 12'den yüzde 25'e kadar değişen rakamlardan söz ediliyor. Kimine göre de, temmuzda yüzde 20, ekimde yüzde 5 olmak üzere iki kademeli zam yapılacakmış. Kaç kademeli yapılırsa yapılsın, yüzde 20'ler civarındaki zam memurun derdine ilaç olmayacaktır.
Bunu söylediğiniz zaman şimşekleri üzerinize çekersiniz. Hükümet, imkanların yetersizliğinden dem vurur. Sermaye sahipleri, kapanan işyerlerinden söz eder, fedakarlık isterler. Neo - liberal yazarlar, sizi kaba bir devletçilik anlayışına sahip olmakla suçlar, şişirilmiş kadrolardan, hantal devlet kuruluşlarından, küreselleşmeden, bireyselleşmeden bahsederler. Nesiller boyu devam eden bir kandırmaca ve yaygara, yeni deyimler, yeni terimlerle sürer gider.
Oysa, artık bu anlayışın değişmesi gerek. Bu geleneksel yutturmacayla daha uzun süre yol almak, toplumsal ve siyasal barışı sağlamak mümkün değildir.
Ne hükümetlerin "Bütçemiz bu kadar" demesi, ne sermayenin "mahvolurum" feryatları, ne dağ gibi büyüyen "borçlar", çalışan insanların haklarının yenilmesine gerekçe olamaz.
Elinizi vicdanınıza koyup düşününüz: Ekonomik darboğazın nedeni işçiler, memurlar olabilir mi? Kıt kanaat geçinen, geliri belli, vergisi kaynağında kesilen memur, öğretmen, kaymakam, subay, polis, mühendis, tekniker ekonomik darboğazın, enflasyonun nedeni olabilir mi? Acaba, milyarlarca dolarlık dış borçtan bir tek cent'in bu insanların boğazından geçtiğini söyleyebilir misiniz?
Lafı uzatmayalım. Sıkıntının kaynağı maaş ve ücretler değil, faiz ve karlardır. Faiz ve karın kimlere gittiği de bellidir. Sıkıntının nedeni, üretim yapmayan, para - faiz yatırımlarıyla kazanan, vergi de ödemeyenlerdir. Üstelik onların ödemediği verginin yükü de çalışanların sırtına binmektedir. Hiçbir hükümetin, "Bütçem yetersiz, memura fazla zam yapamam" demeye hakkı olamaz. Bütçe demek vergi demektir. Alman gereken yerden vergi alamıyorsan, vergisini kaynağında kestiğin memurun gırtlağını sıkamazsın. Memur hem vergisini peşin peşin verecek hem de devletin başkalarından alamadığı verginin bedelini ödeyecek. Maaşına da yeterli zam yapılmayacak. Üstelik sendikası olmayacak, hakkını arayamayacak. Liberalizmin hangi kitabında yazar bu?
24 Ocak liberalizminin gelip dayandığı nokta ne yazık ki, bugünkü "rantiye ekonomisi"dir.
Böyle bir ekonomide "sosyal politika öldü" diyebilir misiniz? Burası Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi sosyal güvencelerin sağlandığı bir ülke mi ki, "İşçi, memur altta kalsın, altta kalanın canı çıksın" diyebiliyorsunuz? Kaldı ki, o gelişmiş yerlerde bile devlet, sosyal politikaları ağırlıkla uygulamaktadır.
Geleneksel yutturmacanın artık bitmesi gerekiyor. Ülkenin kalkınması, gelişmesi için gerekiyor. Toplumsal barış için gerekiyor. İşçinin, memurun hakkını verin. Sosyolojinin sınırlarını daha fazla zorlamayın.



Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr