Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Irak Başbakanı Maliki, son dönemde Türkiye’ye karşı hiddetleniyor. İlk sert tepkisini Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, doğrudan Erbil’i ziyaret ettiğinde göstermişti. Erbil’in doğrudan bir “başkent” gibi muhatap alınmasına karşı çıkmıştı.
Ardından MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bayramda Kerkük’ü ziyaret etmesine vize engeli çıkardı. Bahçeli, Kerkük’e gidemedi.
Daha sonra yaptığı açıklamalarla Ankara’yı eleştirmeye ve Barzani’ye yüklenmeye başladı.
Önceki gün yaptığı açıklamayla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı sert ifadeler kullandı. Erdoğan’ı, “petrol savaşı kehanetinde bulunmakla” suçladı ve Irak merkezi yönetiminin buna izin vermeyeceğini söyledi.
Maliki bununla da yetinmedi, Erdoğan’a Türkiye’deki azınlıkların sorunlarını çözmesini önerdi.

Aba altından sopa
Maliki’nin bu sözlerinde bir “aba altında sopa” gösterme hali olduğu kuşkusuz.
Irak Başbakanı’nın, “siz önce kendi azınlık sorununuzu çözün” derken, PKK ve Kürt meselesine işaret ettiği açık.
Buradan hareketle Maliki, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’yle Bağdat arasındaki sorunlara müdahil olmak yerine kendi terör ve Kürt sorununuzu çözün, diyor.
“Siz bizim Kürtlerle sorunumuza karışırsanız, biz de sizinkine karışırız” anlamı, yüklü bir mesaj veriyor.

Ankara-Erbil yakınlaşması
Bunun nedeni son dönemde Türkiye’nin Bağdat yerine Erbil’le yakınlaşması.
Ankara’nın, PKK’yla mücadelede Barzani’den katkı beklemesi, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ni desteklemesi, ekonomik ilişkileri geliştirmesi, petrol anlaşmalarına yönelmesi Bağdat’ın tepkisini çekiyor.
Bu tepki, hem ekonomik hem siyasi nedenlere dayanıyor.

Musul-Kerkük petrolleri
Maliki’nin çıkışının altında yatan temel ekonomik neden, Musul ve Kerkük petrolleri. Maliki, Kuzey Irak’ın da Irak toprağı olduğunu ve Musul-Kerkük petrollerinin tüm Irak halkının malı olduğu vurgusunu yaparak, bu mesajı veriyor.
Maliki’nin Musul ve Kerkük’ü, tümüyle Barzani’ye bırakmaya niyeti yok.
Bağdat’ı Türkiye’ye karşı hiddetlendiren temel ekonomik nedeni petrol oluşturuyor.

Siyasi neden
Maliki’nin çıkışındaki siyasi neden ise sadece Ankara’nın Erbil’e yanaşması değil. Ayrıca Suriye olayında izlediği politika da Bağdat’ın tepkisine yol açıyor.
Bu tepkide Tahran-Bağdat-Şam zinciri olduğunu söylemek gerekir.
Ankara’nın Esad yönetimine karşı Özgür Suriye Ordusu’nu ve Suriye muhalefetini desteklemesi sadece Şam’ın değil Bağdat ve Tahran’ın hoşuna gitmiyor.
Türkiye’nin Esad’a karşı politikası, Ankara’ya karşı bir “Tahran-Bağdat-Şam” ittifakı oluşturmuş durumda.
Dolayısıyla Maliki’nin çıkışını bu üçlü cephenin ortak tepkisi hatta tehdidi olarak görmek gerekiyor.

Patriotların işlevi
Türkiye’nin NATO’dan Patriot istemesi de bu gerçeğe işaret ediyor.
Suriye bir iç savaş yaşıyor. Özgür Suriye Ordusu, Şam ordusuyla savaşırken bir yandan da Kuzey Suriye’de PKK’nın kontrolündeki PYD ile savaşmaya başladı. Savaşın her an daha da şiddetlenmesi ve yayılması olasılığı var.
Irak’ta ise Bağdat ordusuyla, Barzani’nin peşmerge ordusu karşı karşıya geldi. Bağdat kurduğu Dicle Komutanlığı ile Musul ve Kerkük’ü bırakmayacağı, gerekirse Barzani ile savaşacağını duyurmuş oldu. İki taraf karşılıklı yığınaklarını sürdürüyor. Burada da her an bir iç savaş başlaması riski var.
Böyle bir gelişme bütün bölgeyi ateş topuna çevirebilir. Irak ve Suriye’de işler iyice kontrolden çıkabilir ve Türkiye’yi hedef alan çılgınlıklar da yapılabilir.
Patriotlar bu nedenle gerekli olabilir.
Patriotların gelmesi iki açıdan etki yaratacaktır:
Birincisi fiili bir füze saldırısını önlemek açısından güvencedir.
İkincisi, Türkiye’ye füzeyle saldırmaya niyetlenecek olanlara karşı caydırıcı olacaktır.
Koşullar bu aşamaya geldikten sonra Türkiye’nin hakkı olan NATO’dan Patriot istemesi, savunmasız kalmaktan elbette daha iyidir.