Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, süresinin sonuna kadar görevde kalacağını, geçiş dönemini düzenleyeceğini ve aday olmayacağını açıkladı. Meydanları dolduran ve sayıları milyonu aşan göstericilerin beklentisi ise bu değildi. Onlar Mübarek’in hemen çekilmesini, hatta ülkeyi terk etmesini istiyorlar.

Mübarek yanlıları
Mübarek’in bu açıklamasından sonra dün Mübarek yanlıları da Tahrir Meydanı’na girmeye çalıştılar. Bu çatışmalara yol açtı. Mübarek yanlısı olarak tanımlanan grubun Mübarek’in açıklamasından sonra meydana çıkmaları anlamlı.
Muhalifler, develerle ve atlarla meydana girmeye çalışanları Mübarek’in kontrol ettiği gizli servisin örgütlediğini belirttiler.
Mübarek’in konuşması ve meydana adamlarını sürmesinde, ABD’nin ve Mısır ordusunun yaptığı açıklamaların rolü olduğu anlaşılıyor. Washington’un Mübarek’e tam cephe almaması, Mısır ordusunun da göstericileri hayat normalleşinceye kadar evlerinize dönün, çağrısı yapması, hem Mübarek’i hem de yandaşlarını cesaretlendirmiş görünüyor.

Yanlış yol
Açıklamaları ve arkasından gelişen olaylar Mübarek’in yanlış yolda olduğunu gösteriyor. Bu yol Mısır’da kanlı iç çatışmalara yol açabilir. Süreç kanlı ilerleyebilir. Artık liderliğinin sonuna geldiğini gören Mübarek’in buna rağmen direnmesi ve iç çatışmayı körükleyecek bir tutum alması, Mısır ve Mısır halkıyla ilgili söylemiyle örtüşmüyor.
Kanlı iç çatışmalar, Mübarek’in iktidarda kalmasını sağlamaya yetmeyecek; doğacak kaos sonuçta yine Mübarek’i devirecektir.
Oysa liderlik, böyle bir ortamda iktidardan çekilmek ve sürecin kansız bir şekilde yönetilmesine olanak sağlamaktır. Mübarek böyle davranmıyor.

Hükümeti feda etmek
Karşılaştıkları halk hareketlerine karşı diktatörlerin hükümetleri feda etmesi, sonucu değiştirecek adımlar değil. Sanki asıl sorun, dikta rejimlerinin başındaki liderler değil de kurdukları hükümetlermiş gibi davranmak, muhalifleri kandırmaya yetmiyor, yetmeyecektir.
Tunus’ta bu denendi, sonuç alınamadı. Mübarek de aynı yolu deniyor. Ürdün Kralı Abdullah da hemen hükümetini görevden aldı, yenisini atadı. Yemen aynı şekilde. Oysa bu ülkelerdeki asıl sorun, diktatörlerin belirlediği hükümetler değil, kendileri ve kurdukları rejim.

Demokrasi niye yok?
Ortadoğu ülkeleri neden hâlâ krallar, diktatörler tarafından yönetiliyor? Yapılan göstermelik seçimlerle despot yönetimler on yıllarca görevde kalabiliyor? Dünyanın en ücra köşelerine kadar giden demokrasi niye Ortadoğu’ya uğramıyor? Demokrasi havarisi Batı ülkeleri, Ortadoğu’nun diktalarla yönetilmesini neden destekliyor?
Bu soruların yanıtı, Ortadoğu’nun petrolü, doğalgazı, enerji yolları, Süveyş Kanalı’dır. Ortadoğu’nun stratejik önemi Batı için demokrasiden, insan haklarından ve Ortadoğu halklarının yoksulluğundan çok daha önemlidir. Petrolün, doğalgazın, enerji yollarının, Süveyş’in Batılı ülkelerin ihtiyaçlarına göre kullanılmasını sağladıktan ve İsrail için tehdit oluşturmadıktan sonra, Batılı ülkeler, Ortadoğu diktalarını desteklemeyi sürdürmüşlerdir.
Bu devirde, kralların, şeyhlerin, diktatörlerin hâlâ var olmalarının nedeni de budur.