Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Hükümet enflasyonla mücadelede ciddi ve kararlı bir program uygulamaya çalışıyor.
       Merkez Bankası'nca açıklanan program, dövizi ve faizi dizginlemeye dönük.
       Hükümet de bir yandan "enflasyon beklentisi"ni kırmaya çalışıyor. Psikolojik enflasyonu geriletmek gayretinde.
       Hükümetin enflasyon kaynağı olarak, faiz, döviz ve psikolojik beklentinin üzerine gitmesi isabetlidir.
       Bu amaçla kullanılan araçlara bakalım:
       Enflasyon beklentisini kırmak için yapılan ilk iş hedefin yüzde 20 - 25 olarak açıklanmasıdır. Ardından bu hedefe uygun olarak ücret artışlarının yıllık yüzde 20 - 25 ile sınırlanacağı karararı gelmiştir. Özel sektör de bu kararın üzerine atlamış durumdadır.
       Bir diğer karar Merkez Bankası'nın rezervlerine güvenerek, döviz kurlarının belirli bir aralıkta dalgalanmasına izin vereceği, aşırı değerlenmelerde müdahale edeceği yönündedir.
       Bunlara paralel bir diğer karar dışarıdan gelecek kaynaklara güvenerek Hazine'nin piyasadan borçlanma gereğini düşürüp, faizleri aşağı çekmektir.
       Son karar da kira artışlarının, enflasyon hedefiyle tutarlı olarak yüzde 25 ile sınırlanmasıdır.
       * * *
       AÇIKLANAN kararlar bir çeşit "narh" uygulamasıdır. Narh, mal ve hizmet fiyatlarının kamu otoritesince belirlenmesidir. Bu yaklaşım içinde hükümet paranın fiyatı olarak faizi ve döviz değerlerini, emeğin fiyatı olarak ücreti, taşınmazın kullanım fiyatı olarak kiraları belirleme eğilimdedir. Toplam sonuç "psikolojik enflasyon"un kırılmasıdır.
       İlk bakışta kararların "amaç - araç tutarlılığı" içinde oldukları söylenebilir.
       Ancak, önemli bir eksik ve önemli bir risk de söz konusudur.
       Eksik şudur:
       Uygulanan politika enflasyonun "toplumsal uzlaşma"yla indirilmesidir.
       "İsrail modeli" olarak da bilinen bu politakanın temel özelliği, "hükümet - işçi - işveren" üçlüsünün eksenini oluşturduğu, toplumun her kesiminin "eşit fedakarlığa" razı olduğu bir uzlaşmadır.
       Bu açıdan alınan kararlar eksiktir. Hükümet, ücret ve kira artışlarını sınırlamış, ancak fiyatlara dokunmamıştır. Ücret artışlarının sınırlanması konusunda işverenden sınırsız destek gelmiş, ancak, fiyat artışlarının sınırlanması konu edilmemiştir. Ücretlinin ve ücretin elini bağlayıp, fiyatları serbest bırakmak eksik yaklaşımdır. Başka bir deyişle kar oranlarının da enflasyon hedefiyle tutarlı biçimde sınırlanması söz konusu olmamıştır.
       * * *
       İŞİN riski de şudur:
       Piyasa ekonomisini esas alıp bir çeşit "narh" uygulamasına gitmek, "ikinci piyasa"doğurma riski taşır.
       Siz ister hükümet kararıyla, ister yasayla ücret ve fiyat belirleyin, eğer gücünüz arz ve talebi ayarlamaya yetmiyorsa, arz ve talebin belirleyeceği "ikinci ücret, ikinci fiyat, ikinci faiz, ikinci kira" oluşacaktır.
       Bunun anlamı halk diliyle "karaborsa"dır.
       Eğer ekonomik altyapınız ve kamunun mali gücü yeterli değilse, alınıp satılan ister mal ve hizmet, ister para, ister emek, ister taşınmaz, ister taşınmazın kullanım hakkı olsun, tarafları "muvazaa"ya yönlendirecektir.
       Hükümet ikinci piyasa riskine çok dikkat etmeli ve kar artışlarını serbest bırakıp, sadece ücretleri baskı altına almamalıdır.
       NOT: 25.12.199 tarihli yazımızda Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Edip Başer'in adı dizgi hatası sonucu Emin Başer olarak çıkmıştır. Düzeltir, özür dileriz.



Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr