Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Bürgenstock ve Brüksel'deki temaslarda ortaya çıktı ki, BM Genel Sekreteri Kofi Annan, referandumdan önce taraflardan "onay" istiyor. Bu talep De Soto tarafından Türk ve Yunan yetkililere iletildi.
Garantör devletler olarak Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, referandumdan önce "onay taahhüdü" verecekler. Kıbrıs Türk ve Rum tarafları da buna katılınca ortaya "beşli antlaşma" çıkacak. Bu antlaşma referandumdan önce TBMM ve diğer ülkelerin parlamentolarından geçirilecek. Böylece, garantör devletler, KKTC halkı ile Güney Kıbrıs halkına referandumda "evet" mesajı vermiş olacaklar.
Bu yöntemle Annan planının dördüncü versiyonunun referandumdan geçmesi büyük ölçüde garanti altına alınmaya çalışacak...
Annan'ın İsviçre'de onay altına almaya çalışacağı bu mekanizma, liderlere gönderdiği davet mektubundan da anlaşılıyordu.
Bu yöntemde kritik soru şudur:
İsviçre'de verilecek taahhütten sonra, referandumdan önce, antlaşma ve ekleri TBMM'den de geçirilecek midir?
Geçirilebilir mi? Geçirilirse bunun anlamı ne olur?
Annan'ın yaptığı takvim 9 Nisan'da, metnin Türkiye ve Yunanistan parlamentolarından geçirilmesini öngörüyor. Ancak, bu öngörüye Türkiye, Anayasa'ya uygun olmadığı gerekçesiyle itiraz etmiş ve itirazının kabul edildiğini açıklamıştı. Buna karşılık İsviçre'de ön onay, ardından TBMM'de onay aşamalarından söz edildiğine göre, hükümet, nasıl bir yol izleyeceğine açıklık getirmeli. TBMM'nin onayını sağlamak için İsviçre'de BM yetkililerinin referandum tarihini 1 Mayıs'tan önce olmak üzere 20 Nisan'dan sonraya ertelemeyi düşündükleri yönünde haberler de geliyor.
Referandumdan geçmemiş, dolayısıyla kesinlik kazanmamış bir uluslararası anlaşmayı TBMM'nin onaylaması Anayasa'ya göre mümkün değil. Ortaya çıkacak metni yeni bir uluslararası antlaşma değil de daha önce onaylanmış bazı antlaşmaların eki gibi sunmak, TBMM'ye götürmeden hükümet kararıyla geçirmek mümkün mü? Böyle bir yönteme başvurulması veya TBMM'den Anayasa'yı dolanarak farklı bir nitelik yorumuyla onay almak yolu denenebilir mi? Denenirse bu yeni hukuki ve siyasi tartışmalar yaratmaz mı?
Bütün bunların dışında Türk tarafının olmazsa olmazlarının metne girmesi ve AB'nin birinci hukukuna dahil edilmesi konusunda tatminkar düzey nedir, sorusuna da yanıt bulunması gerekiyor. Örneğin İsviçre'den yansıyan bilgilere göre derogasyonların AB parlamentolarında güvence altına alınması yerine, Türk tarafını kısmen tatmin edebilmek amacıyla AB Bakanlar Konseyi kararıyla yetinilmesi formülü üzerinde durulmaktadır. Bu yeterli bir güvence ve değiştirilemez hukuk sayılabilir mi?
Bütün bu sorun ve sorular açıklığa kavuşturulmadan ve Türk tarafının olmazsa olmazlarının akıbeti tam olarak anlaşılmadan, İsviçre'de onay taahhüdü vermek ve referandumdan önce TBMM'den veya ondan yetki alarak hükümetten geçirmek, tartışmalara yol açacaktır.
Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'ün, bütün yönlerini açıklığa kavuşturmadan, TBMM'yi de bağlayacak şekilde taahhütte bulunmamaları gerekir.
Tarafların üzerinde anlaşamadıkları, olmazsa olmazların yansıtılmadığı, Annan'ın doldurduğu bir metnin referandumdan önce onaylanması, "peşin kabul" anlamı taşıyacaktır.