Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

   
       
    Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, ABD'nin tezkere nedeniyle Türkiye'ye mesafeli davranışını değerlendirirken, "Umarım, yeniden bize ihtiyaç duymak zorunda kalmazlar" anlamında konuşmuştu.
   
        Tezkerenin reddedilmesi nedeniyle adeta Türkiye'yi cezalandırmaya yönelen ve son olarak Süleymaniye skandalı ile bu yaklaşımını doruğa çıkartan ABD, Türkiye'nin katkısına ihtiyaç duydu. Irak'ta güvenliği tam olarak sağlayamayan ABD, bir uluslararası istikrar gücü oluşturma çabasında. Bu çabasının da, kapısını çaldığı ülkelerce çok sıcak karşılandığı söylenemez. Şimdi bu güce katkı vermesi için Ankara ile görüşmeler yürütüyor.
    Ancak, ABD'nin Türkiye'nin bu desteğini alabilmesi ve sürekli kılabilmesi, her şeyden önce iki ülkenin amaçları arasındaki çelişkilerin giderilmesi ve amaç birliğinin sağlanmasına bağlıdır.
    Ülke güvenliği, 25 yıldır Kuzey Irak'tan gelen saldırılar nedeniyle tehdit altında olan Türkiye'nin bu bölgedeki kaygılarını göz önüne almadan Ankara'nın ABD'ye tam destek vermesi kolay değildir. Bu bölgede, hükümete ve TSK'ya güvensizlik duyduğunu açıkça ortaya koyan ABD'nin bunun nedenlerini izahta güçlük çektiği de bir gerçektir.
    Türkiye'nin Kuzey Irak'ta askeri mevcudiyetinin temel nedeninin PKK / KADEK olduğu yıllardan beri biliniyor. Bu tehdit ortadan kalktığında Türkiye'nin bu bölgedeki askeri mevcudiyetinin nedeni de ortadan kalkacaktır. Ankara, bunu defalarca her fırsat ve düzeyde ifade ettiği halde TSK'ya hala kuşku ile bakılması, yanlış değerlendirmelerin bir sonucudur.
    Irak'ın toprak bütünlüğü, tek bir ordu ve polis gücünün bulunması, bölgede bu güçler dışında silahlı grupların mevcudiyetine son verilmesi, ABD ile Türkiye'nin ortak amaçları olarak sayılabilir. Eğer ABD, dünya kamuoyuna açıkladığı bu hedeflere ulaşmak konusunda samimi ise Türkiye ile çelişen politikalar izlememesi gerekir.
    Politik hedeflerde örtüşme sağlandıktan sonra askeri, ekonomik, sosyal hedeflere dönük işbirliği ortamı ve olanakları çok daha kolay sağlanacaktır.
    Bölgesel güçlerin bölgesel amaçları doğrultusunda etki altında kalınmadan Washington ve Ankara'nın Irak halkının çıkarlarını ve güvenliğini esas alarak işbirliği yapmaları mümkündür. Ancak, Washington'un Süleymaniye'de yaşandığı gibi onarılması çok güç yaralar açan hareketlerden özenle kaçınması gerekir. Hükümetin ve TSK'nın, Süleymaniye gibi bir olaya daha tahammülleri yoktur.
    Ankara'nın olgun tutumuyla aşılabilen Süleymaniye krizinden gerekli dersler çıkarılmalıdır ki, geriye dönük işbirliğini sağlayacak yeni bir döneme geçilebilsin.
    Türk - ABD ilişkilerini bu eksene oturtmak, ABD'nin Irak'taki sorunları göz önünde bulundurulduğunda, Ankara'dan çok Washington'un kavraması gereken bir gerçektir.