Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     İran ve Suriye’nin ABD’ye dönük tepkileri giderek sertleşiyor. Suriye, "sabrımız taşıyor" derken, İran, "ABD’nin yaptığı açıkça BM kararlarını ihlaldir" açıklaması yaptı. İran Dışişleri Bakanı Harrazi de hafta sonu Ankara’da olacak.
     İran ve Suriye’nin seslerini yükseltmeleri ABD’nin bu iki ülkeye dönük tehditlerinden sonra sıklaştı. Irak’tan sonra ABD’nin Suriye ve İran’a yöneleceği beklentisi ve bu beklentiyi güçlendiren açıklamalar, Tahran ve Şam’ın Irak’tan yana tavırlarını besledi.
     İşte böyle bir ortamda ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın ziyareti ve Ankara ile ilişkileri düzeltme çabasının amaçlarından biri de Türkiye’yi, İran - Suriye ekseninin dışında tutmak olduğu söylenebilir.
     Washington, Ankara’yı bölge politikasına itmek yerine küresel politikanın bir aktörü olarak görmenin daha doğru olacağını düşünmüş olmalı. Ankara’yı tezkere nedeniyle dışlayan bir politikanın, Ankara - Tahran - Şam üçgeninin bölgesel ağırlıklı bir politikayı besleyeceği, bunun da ABD’nin işine gelmeyeceği açık. Ayrıca, Türkiye’nin koptuğu bir ortamda İsrail’in bölgede yalnız kalacağı endişesinin Washington’u Ankara’yla sıcaklaşmaya iten bir faktör olduğu yorumları da dikkate değer.
     Bu koşullarda ABD Dışişleri Bakanı Powell’ın Ankara’ya getirdiği siyasi mesaj ne? Powell’ın, Irak’ın yeniden yapılanmasında Türkiye en fazla rolü üstlenecek, model olacak ülkedir, biçimindeki açıklaması ne anlam taşıyor?
     Bu sorulara yanıt bulmak amacıyla diplomatik çevrelerle yaptığımız görüşmelerde ortaya çıkan çerçeve şu oldu:
     Powell, Ankara temaslarında savaş sonrası Irak’ın yapılandırılmasında Türkiye’nin model ülke olabileceği mesajı verdi. Nasıl bir model?
     Demokratik, laik ve serbest piyasa ekonomisine dayalı, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülke...
     Diplomatik çevrelerin Powell’a dayandırarak yaptıkları tanım bu...
     Ankara’nın siyasi ve ekonomik açıdan savaş sonrası Irak’la ilgilendiği ve bu amaçla ABD ile temasta olduğu da yine aynı çevrelerce verilen bilgiler arasında.
     Siyasi temaslarda Ankara’nın verdiği mesaj da şöyle özetleniyor:
     "Türkiye, savaş sonrasında da Irak’ın hem toprak, hem de siyasi bütünlüğünün sağlanması ve korunmasını hedefliyor. Siyasi ilginin ana amacı budur."
     Siyasi açıdan ABD’nin savaş sonrası kaygılarından birinin de Şii çoğunluk nedeniyle İran’a yakın bir yeni Irak’ın ortaya çıkması olduğuna vurgu yapılıyor. Bu nedenle de Türkiye’nin model olarak görüldüğü, yeni Irak’ın İran’a değil Türkiye’ye benzemesinin hedeflendiği aynı çevrelerce dile getiriliyor.
     Bu yaklaşım, sadece askeri açıdan değil siyasi açıdan da ABD’nin bölgede Türkiye’ye olan ihtiyacının giderek artacağı tahminine yol açıyor.
     Türkiye için "model ülke" söylemi, Afganistan olayı sırasında da çok yaygındı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afganistan’da görev alması da yine bu yaklaşımın bir sonucu olarak desteklendi. Ancak, Türk askerinin bu görevi üstlenmesi dışında Afganistan’da bir model kurulduğu da yok...
     Tabii Irak için model oluşturmanın çok daha zor olacağını bilmek gerekiyor.
     "Model ülke" söylemi, Türkiye’nin ağzına çalınan bir parmak bal olmaktan öte bir anlam taşır mı?
     Bunu dünya devleri askeri, siyasi ve ekonomik kollardan Irak’a çullandıkları zaman görürüz...