Gözde Yener Birman

Gözde Yener Birman

gozdeyener1@hotmail.com

Tüm Yazıları

İzmir Tarımsal Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği Başkanı Soyer, “Ülkemizde kadının güçlenmesi gerektiğini görüyorum” dedi.

Öncü kadınlar lazım bu memlekete. İzmir ilham olan kadınların kentidir ve tam da bu tanımın insanı, yüzlerce kadına istihdam alanı yaratan, tarımın, çiftçiliğin bu konular henüz konuşulmuyorken yıllar öncesinden ele alan, tüm bu çalışmaları sevgi ve dayanışma ruhuyla gerçekleştiren Neptün Soyer ile röportajımı gerçekleştirdim. Sevinç Pastanesi Sohbetleri’nde gerçekleştirdiğimiz sohbetimizde İzmir Tarımsal Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği Başkanı Neptün Soyer ile ilgili edindiğim izlenimler: Huzurlu, her konuyu matematiğin verdiği alışkanlıkla analitik düşünen, dayanışma ruhunu esas alan, eşi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i müthiş destekleyen, esprili, üretken, çağdaş, tam bir Cumhuriyet kadını.

Haberin Devamı

Yaptığım işe inanırım

Neptün Soyer (sağda), Gözde Yener Birman'a projelerini anlattı.

Neptün Hanım aslen eğitmensiniz ama artık yoğunluğunuzdan dolayı mesleğinize devam etmiyorsunuz, öyle değil mi?

Ben mesleğimi çok severek yapan bir öğretmendim. Öğretmenlik sabır ve özveri gerektiren, gönüllülük esasıyla yapılması gereken bir meslek. Çok iyi öğretmenler, müdür arkadaşlarla çalıştım ve hepimiz her bir öğrencimizle özenle ilgilendik. Bir öğretmen için işe gitmek yoktur, okula gidersiniz! Öğrencinin gelişimini, aile içinde yaşananların çocuğa yansımalarını görebilmek gerek. Dediğiniz gibi bu kadar yoğun temponun içerisinde, bir siyasetçi eşi olmanın gerektirdiği yakınlığı sağlamam gerekiyor, aksi taktirde aynı evde bile karşılaşamayabilirsiniz.

Sizin Sığacık’ta kadınlara sağlamış olduğunuz istihdam alanı, bu girişimcilik fikri nasıl başladı? Eşinizin siyasete girmesi ile mi başladınız?

 Bu sizin yapınızda yoksa eşiniz siyasetçi olsa da yapmak içinizden gelmez. Eşimin siyasetçi olmasının, birlikte yol almanın gereklilikleri var ve ben de bu yoldaşlığı severek yapıyorum. Zaten yapı olarak toplumsal hareket eden biriyim. Böyle bir ailede, eğitim ortamında büyüdüm. Biz turizm yaparken, Sığacık’ta odalarımızı hep yerel üreticilerle düzenledik. Marangozumuzdan, tığ işi yapana kadar yaşadığımız yerin üreticileri ile çalıştık. Orada el emeği üreten kadınlarımızla, her odamızı farklı tasarladık. Tüm perdelerimiz, yorganlarımız el emeği idi. Dolayısıyla Tunç ile Seferihisar’ın aile üretimlerinin, tarımın, turizmin potansiyelini biliyoruz ama o kabuğunu kıramamışlığını da biliyoruz ve yaşıyoruz. Küçük aile işletmelerindeki örgütlenme modelinde kooperatifçilik çok önemli. Seferihisar bunu zaten 1960’larda başlatmış bir yerdi.

Haberin Devamı

‘Tarıma sadece ziraat olarak bakmadık’

Peki siz ne yaptınız da tüm ülkede örnek gösterilen bir kooperatif modeli oldunuz?

 Yaptığım işe çok inanan biriyim. Bir şeye inanıyorsanız ve onu memleket meselesi haline getiriyorsanız, yaptığınız işi insanlara anlatmaya başladığınızda sizin o samimiyetinizi görüyorlar. Bunun bir toplumsal seferberlik olduğunu Seferihisarlılar anladılar. Önemli olan size inanan insanlarla kartopu gibi büyüyebilmektir. Tunç’a çok inandılar. Tunç’un turizm potansiyelinin Seferihisar’a ne kadar fayda sağlayacağını gördüler çünkü gerçekten onun dünya görüş ve vizyonu çok yüksek. Seferihisar’ı çok iyi tanıyoruz. Seferihisar için de, İzmir için de ‘midyenin içindeki inci tanesidir’ der, önemli olan o kabuğu açıp, o inci tanesini gösterebilmektir.

Haberin Devamı

Kendi içinizde memleket meselesi gibi gördüğünüz konular var mı? 

Dayanışmacı olmayı çok önemsiyorum. Bu bağlamda da toprağı sahipsiz bırakmamak lazım. Üreticilerin bu bilinçle hareket etmeleri gerekir.

Tarımda, ata tohumda ciddi çalışmalarınız oldu ve herkes aynı yerden bakarken siz bu konulara farklı açılardan yaklaştınız, öyle değil mi?  

Evet, herkes aynı şeyi konuşurken, Tunç ve ben 10 yıl sonrasını görerek konuştuk. Tarıma sadece ziraat olarak bakmadık. Herkes tarımı konuşurken, yıllar öncesinden kuraklığı, yoksulluğu da ele almak gerektiğini konuştuk. Ata tohumda ‘köylüye, üreticiye destek vereceğiz’ derken sadece yem vermekle geçiştirmedik. Sürdürülebilir olabilmesi için atalık tohumunu tanımladık. Şimdi görüyoruz ki birçok il ve ilçede kendi tohumlarını tekrar tanımaya başladılar. Bundan 4 sene önce çiftçiye ‘siz ekin, biz TMO’nun verdiğinin iki katını vereceğiz size’ dedik ve dediğimizi yaptık. Ata tohumunu, tarımcıyı böylesine arka çıkan bir yaklaşım gösterdik. Tunç’la köylünün doğrudan üretimine destek oluyoruz. Araya aracılarını koymadan yapıyoruz; belediyenin şirketleri destek oluyor ama aracı olmuyor. Bu kamucu ekonomisidir. Siz devletin bir kurumu olarak piyasayı regüle etmeniz gerekir. Atatürk’ün yaptığı hep buydu. Şeker fabrikaları, Sümerbank, gıdada, haralar, orman çiftlikleri…Atatürk niçin bunu yapıyor? Bir yandan devleti güçlendirirken, çiftçinin yanına koyuyor diğer yandan ‘sen özelleşebilirsin, sanayiyi güçlendirebilirsin’ diyor ama burada çiftçinin güvencesi var. Biz üreticiye ‘tohumu size vereceğiz, siz de takas usulü çoğaltacaksınız’ dedik. Sözleşmeli tarımda TİGEM tohumu şirketlere değil köylüye vermesi gerek. Masaya köylü oturacak, pazarlığını ve sözleşmesini kendi yapmalı. TİGEM kendi köylüsünün arkasında durmalı, üreticinin yanında olmalıdır.

Siyaset sizce zor mu?

Siyaset yapabilmeniz için tok olmalısınız, geleceğinizi sağlama almış olmanız, ailenizin sizinle ilgili beklentisinin artık olmaması lazım. Siyasete tabi ki genç yaşta başlansın, ama yüksek mevkilere gelindiğinde çocuğunuz çok küçükse, ailenizi ekonomik olarak henüz belli bir yere taşıyamadıysanız siyaset çok zor… Çocuğunuzu, ailenizi göremezsiniz; hepsini yürütmekte zorlanılabilir.

Kadına uygulanan şiddetle ilgili, bir kadın olarak ne gibi adımlar atmayı düşünüyorsunuz?

Kadınla ilgili çalışmalarda liderlik değil çünkü çok iyi liderlik yapan kadınlar var ama destek anlamında her zaman yanlarında oluyorum. Dört kız kardeş ve iki kız çocuk yetiştiren biri olarak, Türkiye’de de kadının güçlenmesi gerektiğini görüyorum ve bunu tarım konusunda kadınlarımızı örgütleyerek ilerleme gayretindeyim. Sadece kadın çalışmaları yapanların da yanında olarak destek olmaya çalışıyorum.

Yaptığım işe inanırım

‘Tunç, bana hâlâ aşık olduğunu söyler’

Sizinki aşk evliliği mi?

Bizimki hayranlıkla oldu. Tunç bana hâlâ âşık ve hayran olduğunu söyler. Özel hayatta da, siyasette de, iş hayatında da dominant kadının yumruğunu masaya vurmaması, bağırıp çağırmaması garip karşılanıyor, neden? Çünkü bunu istiyorlar; agresif olmadığınızda sizin güçsüz olduğunuzu düşünmeye başlıyorlar. Tunç’tan da bunu istiyorlar. Tunç bunu onlara vermiyor ve ona denk bir kadın olduğumda da ben sanki daha güçlüymüşüm gibi görünüyorum aslında biz eşit ve denkiz. O da ben de bağırıp çağırmadan, aşkla, sevgiyle ve keyifle işlerimizi yapıyoruz. Tunç, ‘Her meclis öncesi türkü dinleriz, çünkü o kadar gerginlik var ki bunu yapmak bile toplantıya daha olumlu girmemizi sağlıyor’ der. Tunç’un söylemiyle soruyu cevaplamak isterim, ‘İzmir’de her başarılı kadının arkasında, başarılı bir erkek vardır’. İzmir böyle bir yerdir, bu şehir İzmir denktir, eşittir.

CHP, İzmirlileri çantada keklik olarak mı görüyor?

Bu imajı yaratan Atatürk’ün ilkelerinden uzaklaşan iktidarın kendisidir. Bunu hiç kabul etmiyorum. Seçim zamanı geldiğinde sabahtan sabahlara kadar alandan ayrılmıyoruz çünkü insanlara yaptığınız hizmetleri hatırlatmak göreviniz; buna inanan bir belediye başkanları var. Sadece seçimden seçime değil hep alanda oldu. Yapılan yatırımlara bakın. Kaç tane metro inşaatının temeli atıldı; raylı sistemler, temiz su, körfez, sanat, şehir tiyatroları… İzmir seçimini en doğru şekilde kullanan şehirdir. 

Projeleriniz var mı?

Zeytinyağı ihracatımız var. Kooperatif ortaklarımızın zeytinyağları çok değerli ve çok iyi yağ yapıyorlar. İzmir’in, Ege’nin zeytin ağaçları çok eski ağaçlar, temiz toprağın, havanın ve suyun ağaçları bunlar. 

KISA KISA

AŞK: Tutku
EVLİLİK: Sevgi
KARİYER: Hayatım boyunca yaptığım her şey.
İZMİR: İzmir’de kendimi hiçbir zaman yalnız hissetmiyorum.