Anne Baba Tatili için Barcelona’ya kaçtık.

23 Mart 2016

Her evli çiftin şikayet ettiği konulardan birisidir; yıllar geçtikçe evliliğin rutine girmesi. Evliliğimizin ilk günlerinde yaşanan heyecan, yerini bir süre sonra işe güce, çocuklara bırakınca birbirine vakit ayıramayan çiftler oluşuyor. Eşimizle hem kaliteli hem de aşk dolu vakit geçirmenin yollarını bence hep düşünmeliyiz, aramalıyız ve bulmalıyız. Özellikle çocuksuz gidebileceğiniz anne-baba tatili ile kaçamak yapmak evliliğe çok iyi geliyor. Biz eşimle bu kaçamakları yapmayı pek severiz ilişkimizde. Renklendirir, güçlendirir ve dinlendirir çocuksuz yapılan bir kaç günlük tatil. Şehirden ve evden uzaklaşarak, stressiz başbaşa bir yada iki gün bile yetip artıyor insana.

Geçtiğimiz haftalarda, uzun zamandır gidip görmek istediğimiz, vakitsizlikten de gidemediğimiz güneşi, doğası ile tam bir Akdeniz şehri olan Barcelona’ya kaçtık. Kaçtık diyorum çünkü eşimle bir baktık ki birbirimize vakit ayırmayalı çok zaman olmuş. Çocukları, evimin düzenini organize edip, anneanneyi yani annemi de torunlarınlarının yanına çağırıp, "Bye Bye İstanbuuulll!” diyerek ver elini kocacım Barcelonaaaaa…

3 gece 4 günlük tatilimiz tamamen bize özeldi. Uçak biletini, oteli ve gezilecek yerleri

Yazının Devamı

Yaşamımıza anlam katan alışkanlıkları çocuklarımıza nasıl öğretiriz?

8 Mart 2016

Ahhh şu alışkanlıklar olmasalardı ne yapardık, nasıl farklı olurduk :) Hepimiz çeşitli alışkanlıklarımızla yaşıyoruz olumlu yada olumsuzları da var bunların. Ama olsun bizleri farklı kılmıyor mu, hayatımızı kolaylaştırmıyor mu? Doğduğumuz andan itibaren alışkanlıklarımız oluşmaya başlarmış. Temel alışkanlık ise, ailede öğrenilip ev dışındaki yaşamda da devam eden becerilerden ibaret. Okuldaki eğitimin, ailede verilen temel alışkanlık eğitimini pekiştirdiğini biliyor musunuz? Öğrenmenin en hızlı olduğu yaş aralığı çocuğun anne ve babasıyla geçirdiği yaşamın ilk yıllarıdır. Doğumla başlayan öğrenme, yaşam boyu devam eder bu sırada temel alışkanlıkların kazanıldığı 2-10 yaş arası çok önemlidir. Çünkü bu yaşlarda edinilen davranışları çocuklar çabuk benimser ve alışkanlığa dönüştürür.

Vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızı düşünelim…Kim bilir ne zaman nerede tanıştık bu alışkanlıklarla? Bu soruların cevaplarını vermek kolay değil ama çoğu ailemizden miras kalmıştır bizlere emin olabilirsiniz. Şahsen çocukluk ve gençlik yıllarımda hatırladığım, annemin davranışlarının çoğu şu anda üzerimde bir alışkanlık. Randevuya geç kalmamak, misafir gelmeden 3 gün önce hazırlık yapmaya başlamak,

Yazının Devamı

Kadınız doğurmalıyız etkilenmesin doğurganlığımız!

15 Şubat 2016

Her dişi doğurganlığıyla dünyaya geliyor ama anne olmak hayatımızın en özel sıfatı. Babalar kızmasın babalık öğrenebilinen bir durum. Aile olmak ise anne&baba sıfatıyla bir canlıyı toplum için yetiştirmek, olağanüstü birşey! Üremek, üretmek bir kadın için çok önemli. Yılların geçmesiyle birçok faktör doğurganlığımızı etkileyebiliyor. Kilo alıp vermeden tutun da çevre koşullarına kadar çoğu şey anne ve aile olmamızı yakından ilgilendiriyor. Bir yılda hamilelik şansı, 35 yaşından küçük kadınlarda ortalama yüzde 80. O yüzden biz kadınlar hep ne deriz; 35 yaşımı geçtim doğurmam lazım! ” çoğu kişiden duyduğumuz bir söylemdir öyle değil midir bu cümle?

Peki bu yüzyılda doğurganlığımızı ne etkiliyor?

Modern yaşamın en önemli sonuçlarından birisi olan stres doğurganlığı oldukça etkiliyor. Üretken olmak için stresli olan bir insanın üretkenliği kısıtlanmış oluyor.

Elektronik aletlerin de etkisi büyük. Tek bir alet zararsız olabilir ama günlük hayatta kullandığımız cihazlar bir araya gelince oldukça zararlı. Dolayısıyla bu aletleri vücuda yakın tutmamak gerekir. Ama çok ilginçtir ki, cep telefonlarının üreme organlarını etkilediğine dair bir şey daha kanıtlanmamış.

Hepimizi

Yazının Devamı

Nedir bu kış çayı trendi?

7 Şubat 2016

Çayın trendi mi olur demiş olabilirsiniz başlığı görünce ama artık bu yüzyılda var! 90’lı yılların gençliği olan ben, akşam yemeğinden sonra annemin demlediği çayla büyüdüm ve bu geleneği bozmayarak her gece çay demlerim yemek sonrası. O yıllarda demlik poşetmiş, sallama çaymış, bergamot kokuluymuş nerdee… Kaçak denilen çayı, eş dost bir yerlerden getirdi mi demler demler içerdik.

Herkesin ortak bitki çayı ıhlamur, mideyi bozunca da nane limon bildiğimiz milli bitki çayımızdı. Yıllarla birlikte herşey değiştiği gibi çay kültürü de oldukça değişti. Şimdilerde yani kışın en moda şey özellikle sosyal medyada kış çayı başlığı adı altında bir fincan çay fotoğrafı paylaşmak. Peki nedir bu kış çayı trendi? Çocuklarımızla birlikte ılık ılık içebileceğimiz, onların bağışıklık sistemini güçlendirecek, lezzetli mi lezzetli bir o kadar da faydalı bir trend.

Adaçayı, kuşburnu, ıhlamur, tarçın çubuk, zencefil ve karanfil kış çayının olmazsa olmazları. Zerdeçal, hibisküs, okaliptüs, havlıcan, kuşburnu, papatya, elma, ayva, portakal, limon, greyfurt, mandalina gibi bitki, baharat ve meyveler de kış çaylarında sıklıkla kullanılıyor. Şahsen ben tam bir kış çayı severim yıllarca tiryakisi

Yazının Devamı

Çocuktur bitlenir peki nasıl temizlenir?

31 Ocak 2016

Bit kelimesini duyunca hemen başlarız kaşınmaya. Her insanda, her coğrafyada, her yaş grubunda oluşabilen bulaşıcı ama kaşıntıdan başka zararı olmayan bir hastalıktır bit. Genellikle çocuklar, okula başlamalarıyla tanışırlar “Baş Biti“ denilen bit türüyle. Benimde hem öğrencilerim, hemde büyük oğlum Emir sayesinde oldukça yakından tanıdığım bir durumdur bitlenme. Yaş grubu tanımaz dediğim gibi bulaşıcıdır ama boyalı saçlara da gelmez, tutunmaz, yaşamaz. Peki nerelerde yaşar 3-10 yaş arası kız çocuklarında oldukça sık görülür. Kızların saçları uzun diye daha çok sever oralarda yaşamayı. Bitlenmede ilk olarak yumurtalar bulaşarak saça yapışır ve kepek gibi bir görüntü oluşur. Saçtan kolay kolay ayrılmaz ve deriye yerleşerek şiddetli bir kaşınma yapar. Öğrencilerimden ve ilkokuldan beri sıkça bitlenen oğlum Emir’den edindiğim bilgilerimle oldukça hakimim bu hastalığa ve konuya. Bitten kurtulmak için çocuğun saçlarını kestirmek doğru bilinen bir yanlıştır. Bitten kurtulmak için saçların kısa olmasına gerek yoktur sadece kısa saçta bitleri ayıklamak daha kolaydır. Eğer çocuğunuz saçını kestirmek istemiyorsa zorla sakın kestirmeyin çocuk üzerinde travma etkisi yaratır.

Büyük

Yazının Devamı

Yıllardır cevap arayan soru: Hamile saç boyatır mı?

23 Ocak 2016

Bu soru biz kadınları oldukça ilgilendirir. Gözlemlediğim kadarıyla da cevabı net olmayan, her kafadan ses çıkan, yoruma oldukça açık bir konudur saç boyama ve kestirme. Peki soruyorum size hamileyken saç kestirmek ve boyatmak bebeğe zararlı mı?

Siz düşünürken ben hemen cevap vereyim; İki gebelik geçirmiş oldukça güzellik işlerine meraklı bir kadın olarak hamile hamile hep gittim kuaföre. Saç kesimi de yaptırdım boyada. Tabii ki doktorumdan izin alarak bu işlemleri gerçekleştirdim. Malum gebe olduğumuzu öğrendikten sonra bir sürü yasaklarla geçiyor 9 ay. Onlardan biri de kuaför yasağı. Ama ben gebeliğimin 16. haftasından sonra kendimi kuaförde buldum. Amonyak içeren boyaların yerine organik ve bitkisel dediğimiz boyaları tercih ettim. Eğer kuaför yerine evde saç boyamayı tercih ediyorsanız piyasada satılan kutusunun üzerinde "amonyaksız” yazan ürünleri almalısınız.

Saç boyası saçlarda 30 dakika hatta daha fazla süre kalır. Bu süre içinde boyanın içindeki maddeler saç derisine temas eder ve küçük miktarda da olasa hamile kadının kanı tarafından emilir. İlk 3 ay içinde plasentanın oluşumu sürdüğü için zararlı maddeler anne karnındaki cenine zarar verebilir.

Ama 16

Yazının Devamı

Ne kadar çok "Hayır" o kadar çok "İnat" getirir!

10 Ocak 2016

İlk annelik acemilik, ikinci annelik tecrübe derlerdi de inanmazdım. "Olur mu öyle şey her kadın annelik içgüdüsüyle doğar ve her zaman hazırdır annelik tecrübesine" diye düşünürdüm. Taa ki doğuruncaya kadar, hiç de düşünülenler uygulanamıyor ve yaşanmıyor yeni anne olunca. Tecrübesizliğimizi , heyecan ve paniğimizle herkese tanıtıyoruz. Eee tabi eş dostun, her kafadan bir sesle karışması da harika mı harika ele veriyor bizi. Ama yıllar akıp giderken tekrar alınca o güzel haberi, yeniden anne oluyoruuummmla böbürlenerek , "Amaaannn uykusuz geceler mi, alerjik öksürük nöbetlerimi, okula gitmek istememe tepinmelerimi, herşeye hazırım!" demiyor muyuz? Dünyaya getirdiğimiz her çocuk aynı gen ve değişik mizaçla aramıza katılıyor. Bazıları sessiz, bazıları oldukça girişken, bazıları çekingen ve bazılarıda inatçı oluyor. Durum büyle olunca değişik stratejilerle yetiştirme taktikleri geliştirip büyütüyoruz en sevdiğimiz varlıklarımızı. Son yıllarda çevremde oldukça inatçı çocuk görmeye başladım gerek iş hayatıma (sınıftaki öğrencilerim) gerekse arkadaşlarımın çocukları oldukça zorluyorlar inatlarıyla biz büyükleri.

Peki nasıl başa çıkılır inatçı çocukla?

Elbette bunun sihirli ve

Yazının Devamı

Yeni Yıldan Ne İsteriz Ne Gelir?

5 Ocak 2016

Yeni yıl yaklaşırken hepimizde bir durum güncellemesi ortaya çıkıyor. Sosyal medya sayesinde yeni yıl dileklerimizi bağıra bağıra evrene yollarken herkes herkesin hemen hemen ne dilediğini biliyor. Yeni ev, yeni araba, yeni aşk, eski dostluklar, hamilelik, evlilik, para, şöhret gibi olumlu dilekler dışında başka dileklerde olmuyor değil :) Bu yıl itibariyle 37 yaşına "Merhaba!" diyen yıllardır da yeni yıldan çeşitli şeyler bekleyen ben artık taleplerimi dondurdum. İste iste nereye kadar, düşüncesinden çıkarak şimdiye kadar sadece Noel Baba'nın çocukluk yıllarımda ki hayallerimi gerçekleştirdiği kanısına vardım. Noel Baba da zaten ya babam ya dedemmiş :) Umutla bir yıla başlamak, gerçekleştirilebilecek hayallerin kararlarını almak 2016 mottom. Örneğin; geçmiş yıllarda, keza aklıma gelmeyen bir çok şeyi yeni yıl bana verdi, istediklerimin çoğunu da vermeyi unutarak:) Aldığımız güzel şeyler kaybettiklerimizin hiçbir zaman yerini tutmadı. Hayatın döngüsü yaşamın bir parçası diyorum ben bu duruma sitem etmeyerek. Her zaman herkes için sağlık ve uzun bir ömür benim istek listemin en başındadır. Diğerleri yaşam şartlarıma ve yaşlarıma göre hep değişti. Bu yıl 2 çocuklu koskocaman bir

Yazının Devamı