Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Siz hafta sonu Ankara’daki demokrasi şölenine odaklanmışken ben tatil için iki günlüğüne Stockholm’deydim. Elbette her Türk gibi, gündemi unutmak, biraz rahatlamak yerine gördüğüm her şeyi analize ve not etmeye giriştim. Size Vasa’nın hikâyesini anlatmak isterim.

***

Yıl 1626. İsveç Kralı Gustaf Adolf o dönem Polonya ve Litvanya’ya doğru siyasal ve askeri yayılmacı. Kendini bölgenin süper gücü olarak görüyor ve bunun fiziksel sembolü olarak bir gemi inşa ettirmeye başlıyor.

Vasa adlı bu görkemli gemi 1628 yılında tamamlanıyor. Her yanından oymalar, kakmalar, heykeller fışkırıyor. Kat kat güverte, onlarca kamara, üç koca direk.

Haberin Devamı

72 adet çeşitli ebatlarda top, 300 asker, 1200 ton deplasman, 69 metre uzunluk, 12 metre genişlik, su seviyesinden direk tepesine 52 metre yükseklik. Resmen yüzen bir canavar.

Bu canavar 10 Ağustos 1628 yılının o güneşli öğleden sonrasında Stockholm limanından ilk seferine çıkıyor. Törenler, törenler... Kral, askeri erkân, soylular halk bu canavarla gurur duymak için koşup gelmiş. Gemi tarihi merkez Gamla Stan’ın önünden geçerken yandan aldığı sert bir rüzgâr sağanağıyla iskele tarafına doğru tehlikeli şekilde yatıyor. Kaptan Söfring Hansson umursamıyor, ne de olsa koskoca Vasa bu. Güneye doğru yoluna devam ediyor. İkinci bir sert rüzgâr sağanağı gemiyi tekrar tehlikeli biçimde iskeleye yatırıyor. Toplar gösteri atışı yaptığından kapaklar açık ve en alt güverteden sular içeri girmeye başlıyor. Gemi düzelemiyor. Bütün heybetiyle dakikalar içinde batıyor. Başta kral herkes şokta...

Her yeri süslemeli, içi silah dolu ama bir sorun var. Geminin ağırlık merkezi yanlış yerde. O dönem bu tip hesaplar yapılamıyordu ama gemi inşa ederken binlerce yıl evvelden gelen kurallar ve oranlar kullanılıyordu. Bu bilgi hiçe sayılıp, kibir ve gösteriş öne geçince bu dev gemi ilk seferinde sadece 1200 metre yol alıp battı. İsveç tarihinin en büyük fiyaskosu.

Öyle ki 32 metreye oturan geminin direkleri hâlâ suyun üzerinde göründüğünden bu fiyasko tamamen unutulsun diye kesildi. İsveç’in büyük umudu, dünyayı titretecek Vasa, Stockholm limanının balçığında çürümeye terk edildi. Ama unutulmadı.

Haberin Devamı

***

1950 yılında amatör arkeolog Anders Franzen orduyu bu geminin çıkartılabileceğine ve çıkarılması gerektiğine ikna etmeye karar verdi. 24 Nisan 1961’de Vasa, 333 yıl sonra son teknolojik imkânlar ve sayısız dalgıç yardımıyla güneşi tekrar gördü.

Gemi bugün restore edilmiş hali ve hikâyesinin tüm detaylarıyla Stockholm’de, battığı yerin birkaç mil yakınındaki Müze Adası’nın girişindeki Vasa Müzesi’nde. Müze 2015’te 1.312.494 kişi tarafından ziyaret edildi. İskandinavya’nın en fazla ziyaret edilen müzesi burası.

***

Tarihi fiyaskodan en fazla ziyaret edilen müzeye uzanan yol, bence bir ülkenin gelişmesinde kolektif hafızanın yerini ve önemini de gösteriyor: “Başarılar kadar fiyaskoları da hatırla ve ders al.”

Bugün İsveç donanması Stealth Ship denen hayalet gemiler (Visby-class corvette) üretiyor. Bu gemilerin gövdesi çok özel bir alaşımdan oluşuyor ve daha az manyetik iz bıraktığından radarlarca algılanamıyor. Nereden nereye...

Haberin Devamı

***

Gelelim bize.

İstanbul’a döndüm. Havaalanından eve giderken üst geçitlerdeki yazılara baktım ve yılın yine o dönemine geldiğimizi anladım. Elde kılıçlar, kafada kavuklar ve sarıklarla İstanbul’u fetih müsameresi günleri.

Biz, ha bire tarihteki başarılarımızı müsamere düzeyinde överek 8 bin dolarlık bir gelir düzeyi, toplumsal, ekonomik ve yapısal sorunlar, terör, yoksulluk, adaletsizlik, gelir dağılımındaki uçurum, çarpık şehirleşmeyle yaşıyoruz.

İsveç, tarihteki fiyaskosunu hatırlıyor, ders alıyor, bununla övünüyor, dünyaya sergiliyor. Gelir seviyesi 50 bin dolarlarda, uygar bir yaşam düzeyine, temel hak ve özgürlüklere, yüksek teknolojiye, güçlü bir ekonomiye sahip.

Gelişmiş ve gelişememiş toplumların zihniyet farkına güzel bir örnek.

Maalesef hatalarından ders alan ve bunu isteyen bir ülke gibi durmuyoruz. Geminin direklerini kesmekle meşgulüz.