Metin Toker

Metin Toker

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

VAKTİYLE, bundan 37 - 38 yıl kadar önce "gidici bir iktidar" Vatan Cephesini keşfetmişti. Halk memnun değildi. Basın eleştirilerle dolmaya başlamıştı. Sivil toplum örgütleri - o zamanlar, ne kadarı varsa - harekete geçmişlerdi. Siyasi muhalefet Mecliste şiddetli hücumlar yapıyordu. Pahalılık can yakıyordu. Partizanlık ve yolsuzluklar dizboyuydu. Memlekette "bu iktidar"ın değişmesini isteyen bir hava esiyordu.
İktidarda bulunanlar ise harikalar yarattıkları kanısındaydılar. "Görülmemiş bir kalkınma"yı gerçekleştirmekteydiler. Biraz diş sıkılsa, yakında "Küçük Amerika" olunacaktı. "Her mahallede milyoner"ler artık fışkırmaktaydı ve tuzu kurular hayat düzeylerini gittikçe yükseltmekteydiler. Neydi bu, koparılan curcuna? İktidara geçmek arzusuyla yanan muhteris bir muhalafet "bir kısım basın" ile elele vermiş, memleketi bu en büyük nimetten mahrum bırakmaya çalışıyordu. Halkın büyük çoğunluğu ise başarılardan habersizdi. Yok "ispat hakkı", yok "İsmail Hakkı" yok "memur teminatı", yok "Vita bulamıyoruz, Sana mı koyalım?"; yok "Bay yüzde 10", yok "Kromit rezaleti".. Memleketin iktidar tarafından el atılmış bunca "büyük meselesi" varken o habis muhalefet ve dişi söküldüğü için kızgın "bir kısım basın" hiç kimseye rahat vermiyordu. "İncir çekirdeği"ni doldurmayan işlerle gündemi dolduruyordu.
Bu durumu önlemek, vatandaşın gerçekte iktidarı ne kadar desteklediğini, ona nasıl bağlı bulunduğunu, ne hayırlı işler yapıldığını göstermek maksadıyla bir Vatan Cephesi kuruldu. Parti farkı gözetilmeksizin "bütün iyi niyetli insanlar" bu cephede toplatılacaktı. Onların gönderdikleri - daha doğrusu, gönderdikleri iddia edilen - destek mesajları, telgrafları, muhalefete ve "bir kısım basın"a yağdırdıkları lanetler hükümetin tahsis ettiği devlet radyosu ve para kuvvetiyle kurulan bir "besleme basın" eliyle bütün memlekete duyurulacaktı. "Vatan Cepheliler" isterlerse ocaklar, dernekler bile kuracaklardı, mahalle mahalle propaganda yapacaklardı. İktidar onlara "bütün parasal desteği" sağlayacaktı.
Kampanyanın başını çekmek için ismi bilinen, bazısının kalemi kuvvetli, ama karakteri zayıf ve dünya nimetlerine karşı düşkünlüğü fazla yazarlar, gazeteciler, radyo borazanları da bulundu. Her birinin meşrebine göre "mükafat listeleri" hazırlandı. Bazılarının devlette takip ettikleri işler, arzuladıkları gibi sonuçlandırılıyordu. Bazılarına hizmetleri "mor"larla - o zamanın en yüksek banknotu 1000 liraydı ve bunların rengi mordu - nakden ödeniyordu. Öyleleri de vardı ki kudret sahibi onları" onore etmek" için gezilerinde yanına alıyor, onlarla görünüyor, - evlerine pek gitmezdi - özel yemekler veriyordu.
Tahmin edileceği gibi Vatan Cephesi çabucak gülünç oldu. - Bazıları telgraflarının altına kedilerinin imzasını atmaya koyuldular. Herkes alay etmeye başladı. Devlet radyosu, itibarını büsbütün kaybetti.
Her şey de, olacağına vardı.
* * *
Şimdi, kurulan "Yeni Vatan Cephesi"nin "animatörleri"ne benim altın değerinde tavsiyem var. Çalışma tarzları aynı, Gene "benzeyenler buluşurlar" deyimine uygun şekilde birbirleriyle paslaşarak, bazısı bunu pek aptalca, bazısı, kendine göre hince, "çaktırmadan", suret - i haktan görünerek işi götürüyorlar. Ama, faturayı kim ödüyorsa ona, bugünün bir özelliğini hatırlatmalı ve fiyatları ayarlatmalıdırlar. Dün televizyon yoktu. Radyoda sesinizi, gazetede kaleminizi kiralıyordunuz. O zamanlar köşe yazılarına fotoğraf da konulmazdı. Nihayet, bir ölçüde, çarşıda - pazarda, lokantada - davette, kalabalık içinde kimliğiniz gizli kalabiliyordu. Hiç kimse sizi uzaktan "Bu, işte o!" diye kahredici bir küçümsemeyle işaret edemiyordu.
Hayır, artık ekran da var ve siz orada "yüz"ünüzü de göstermek mecburiyetindesiniz. Fiyatınızı ona göre ödettiriniz ve hakkınızı yedirtmeyiniz!