Eğer son CHP Kurultayında tamamile lüzumsuz bir kimse var idiyse o da Deniz Baykal kürsüde konuşurken onun yan gerisinde duran ve sözlerini işitme engelliler için el hareketleriyle "tercüme eden" şahıstı. Baykal öyle bağırıyordu ki "Sağır Sultan"ın dahi duymaması imkansızdı. Ancak televizyonda kendisini yakın planda izleyenlerin sesini de aynı zamanda işitmeleri şarttı. Avaz avaz haykıran Genel Başkanın yüz adaleleri öylesine gerilmişti, çizgilerini bir hiddet/şiddet doldurmuştu, gözleri adeta nefretle büyümüştü ve dünyaya meydan okuyan bir hali vardı ki yıldırımlar yağdırmakta olduğu kolaylıkla sanılabilirdi.
Halbuki barıştan, parti içinde dostluktan ve karşılıklı anlayıştan bahsediyor, huzursuzlukların dinmesi gereğini söylüyordu. Bir insanın içi, ağızından çıkan ne olursa olsun, ancak bu kadar dışa vurabilirdi. Siyasi hayata girdiğinden bu yana - çok da uzun yıllar olmuştur - hemen sadece "hizipçilik" tarafıyla şöhret yapmış ve o meharetiyle elde ettiği galibiyetler ister istemez bir "Pirüs zaferi" niteliği taşımış politikacı "küçük olsun, benim olsun" dediği partisinden Genel Başkanlığını - beklendiği gibi - korumuştur. Partisine o karakteri öylesine vurmuş, onu o derece "kendi partisi" yapmıştır ki cımbızla seçerek getirdiği delegeler "Parti Meclisinde Genel Başkan kontenjanı" diye görülüp işitilmemiş bir usulle partiyi ona teslim etmişlerdir.
Ama o artık CHP değildir ki.. Tarihinde ilk defa partiyi Meclis dışında bırakan bir genel başkanın geçen Kurultay'ın delegelerice koltuğuna tekrar oturtulmasıyla açılan "sonun başlangıcı"nı bu Kurultayın delegeleri "sonun sonu"na ulaştırmışlardır.
Şu anda Türkiye'nin artık savsaklanamaz ihtiyacı siyasetteki değişimi zorlayacak bir cereyanın harekete geçirilmesidir. CHP'li olmanın ötesinde, bir aynı yaşam ideali etrafında birleşmiş partili, partisiz kütleler fazla uzun zaman suskunluk içinde, seyirci kalmışlardır. Buna, partilerinden şimdi boşalmış kuvvetler motör rolü görebilirler. Yeni bir parti bunun yaratıcısı değil, doğal sonucu olmalıdır. Böylece profesyonel particiler vitrinin önünden çekileceklerdir. Açık şekilde telaffuz edilmeye de başlanmış ürkütücü "sosyal patlama"nın supabını böyle bir girişim oluşturacaktır. İşin acil tarafı da budur.
CHP'nin "her hangi bir parti" olmadığı, hoşlanın veya hoşlanmayın, Cumhuriyetin bir gerçeğidir.