Eğer
Mecliste olsaydım, bu sefer
Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda oyumu aday
Ahmet Necdet Sezer'e verirdim.
"Bu sefer" diyorum; çünkü gerçekten Meclisteyken - o zaman Cumhurbaşkanı seçimi
Parlamentoda yapılıyordu,
Parlamento, Senato ile Meclisten oluşuyordu ve ben
Senatördüm. Yıl, 1980 idi -
60'dan fazla turun her birinde
"boş oy" kullandım.
12 Eylülde askeri darbe oldu. Hiç bir sorumluluk duymadım. Liderler, seçilecek değil, seçilmeyecek adayları Parlamentonun karşısına çıkarıyorlardı; veya
onların çıkmasına göz yumuyorlardı. Halbuki, tıpkı
1973'te olduğu gibi
"bir Fahri Korutürk" üzerinde mutabık kalıp onun seçilmesini sağlamaya çalışmaları lazımdı.
Ama, hepsinin başka hesapları vardı.
Belki bu sefer de vardır; ancak bu sefer ortaya
"oy verilebilecek bir aday" bulup çıkarmışlardır ve böyle hallerde - Ecevit'in dediği doğrudur -
Anayasa Mahkemesi başkanlarından medet aranması - ve bulunması - normaldir.
Onun için, eğer Meclis'te olsaydım bu sefer Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda oyumu aday Ahmet Necdet Sezer'e verirdim.Bunu yaparken de en ziyade bununla
"normalleşme"nin yolunun açılabileceğini ümit ederdim.
Çünkü, artık yeter: Türkiye, siyaset hayatı açısından öyle bir ülke haline gelmiştir ki:
"Anormal = Normal"dir.
Düşünmek lazımdır ki Ecevit'in Çankaya için ilk adayı Demirel ile son adayı Sezer, birbirlerine 180 derece ters iki şahsiyettir. Buna rağmen ikisinin de şampiyonu odur.
"Anormollikler yumağı"
Ecevit, Meclisteki beş partinin - daha doğrusu, genel başkanının - bir aday için imza vermesini
"Böyle bir olay çok partili demokratik hayatımızda şimdiye kadar görülmemiştir" diye nitelemiştir. Doğrudur: Böyle bir
"anormallik yumağı" sahiden hiç yaşanmamıştır. Ne biçim partilerdir bunlar ki, ilk iki turda dahi gösterilecek adayı yoktur. Sanki
1950 CHP'si, Meclis başkanlığı için
Koraltan'ı desteklemektedir!
Yahu, bir DYP'li yok mu, Cumhurbaşkanı olabilsin? Ya da, bir FP'li? Yahut, bir MHP'li? Dünya kadar DYP'li, FP'li, MHP'li bunu soruyor.
Gene de, eğer Mecliste olsaydım oyumu ilk turda Ahmet Necdet Sezer'e verirdim. Şu, anormallikler normal olmaktan belki böyle çıkarılır diye..Sezer, daha Cumhurbaşkanı adayı gösterildiği gün Anayasanın
104. maddesindeki "Cumhurbaşkanı yetki ve görevleri"nin tamamen antidemokratik olduğunu Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıldönümünde ilan etmiştir. Cumhurbaşkanı seçildi: Bu görevler önüne geldiğinde, onları yerine getirmeyecek midir; yoksa yerine getirip
"antidemokratik bir davranış"a mı girecektir?
Yüksek Askeri Şura kararları şimdiki gibi kaldı; onları geçersiz mi kılacaktır?
Çelişki, Sezer'de değil; Anayasada. Onun içindir ki geçen gün bu sütunlardaki yazı şöyle sona eriyordu:
"O muamele - Cumhurbaşkanı seçimi - hayırlısıyla tamamlandıktan sonra Anayasanın Cumhurbaşkanının görevlerini sayıp döken 104. maddesini ele alıp sistemi, onun ruhuna ve prensiplerine uygun hale getirmek başlıca görev olacaktır".
Sezer'in, kişiliği hakkındaki
"az tanıyıp olumlu izlenim" dışındaki hükmüm, bu görevi yerine getirmekteki başarısıyla haklılık kazanacaktır.
Yazara E-Posta: m.toker@milliyet.com.tr