Metin Toker

Metin Toker

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       BU akşama kadar herkes evine dönecek. Kimi yorgun, kimi dinçleşmiş; kimi kilo almış, kimi vermiş; kimi memnun, kimi pişman.. Ama hiç kimse dert edinmesin: İki haftaya kalmadan böyle ekstra bir "uzun tatil" daha var. Gerçi o, dokuz günlük değil; sadece dört günlük: 23 Nisan Perşembeye geliyor ya.. Tabii ertesi Cuma tatile girecek ve ancak Pazartesi işbaşı yapılacak. Başkalarını bilmem, her halde Avrupa Birliği ülkelerinde zırt - pırt bayram diye hayatın bu kadar sık durdurulduğu, Türkiye'den başka yer yok. Bizi tam üyeliğe almak için bundan dolayı mı mırın - kırın ediyorlar dersiniz? Onları da havailiğe alıştırırız korkusuyla?.
Son bayramda Paris'in meşhur Champs - Elysees'inde en çok konuşulan dilin türkçe olduğunu ve La Fayette gibi büyük mağazalarda türkçe anonslar yapıldığını oradaki veya oraya gitmiş gazeteci arkadaşlardan öğrenirken elime bir istatistik geçti: Fransa'daki fakirlik rakkamlarını veriyordu. Tabii, istatistikte de belirtildiği üzere zenginlik - fakirlik itibari bir kavramdır. Gene, rakkamlar ilginçti. Fakirlik sınırı olarak tek kişiye ayda 3800, bir çocuklu karı kocaya 6800 franklık gelir biçiliyor. Türk lirasına çevirirseniz birincisi 15 milyonun, ikincisi 27 milyonun üzerinde bir para. Bu hesaba göre 5.5 milyon Fransız fakir halde yaşıyor. Aşağı yukarı her on Fransızdan bir tanesi.
Tablonun orada bile çok sağlıklı sayılmamasının bir sebebi, Fransa'da da bir "kayıt dışı ekonomi"nin bulunması. Ama bu, bizdeki gibi hemen yarı yarıya olunca kimin gelirini nasıl saptayacaksınız? Bir gece klübündeki otomobil parkının değnekçisinin aylık kazancı 15 milyon lira mıdır, yoksa 500 milyon lira mı?

Çok sayıda Türkün dış geziye çıkması da, oraya gider gitmez bir takım döküntü mallar almak için çarşı - pazara fırlaması da Türkiye'de zenginliğin genişleyip yaygınlaştığının delili sayılmamalıdır. Artık öyle geziler düzenlenmektedir ki normal uçak bileti parasına oraya gidip bir otelde, kahvaltısı hatta bir öğün yemeği dahil bir hafta kalabiliyorsunuz. Alış - veriş ise, Türk orta sınıfının tedavi kaldırmaz aç gözlülüğüdür. Vaktiyle Kıbrıs'a gidip gelenlerin ne tavalar, ne işporta kökenli çanak çömlekle döndüğünü hatırlasanıza..
Tatilde yurt dışına gidenler, büyük ölçüde bu aynı "orta sınıf"tır. Belki şimdi, Kıbrıs'ın yerini Paris aldı. Asıl değişiklik başka bir tablodadır: Büyük "maison"ların, ünlü mücevher mağazalarının ve çok lüks otellerdeki "kral daireleri"nin müşteri listelerinde. Bunların başını bir zamanlar Suudi Arabistanlılar ve öteki petrol zenginleri çekerlerdi.
Şimdi "Yeni Ruslar" ve Türkler bunların yerini almış durumdalar. "Yeni Ruslar" eski Sovyetler Birliğindeki özelleştirmeyi "devletin malını kendi hesabına satmak" olarak anlayan sistemin yetiştirdiği "Amerikan dolarıyla milyoner"lerdir. Bunların hepsinin bu satışlarda ve bütün devlet ihalelerinde ortağı "hükümet kodamanları" vardır.
Ya "Yeni Türkler" kimin malını nasıl, kime ve hangi kodamanlarla ortaklaşa satıyorlar da böylesine zengin oluyorlar? "Küçük Amerika" olacağız derken "Küçük Rusya" olup çıkıvermedik mi?


Yazara E-Posta: M.Toker@milliyet.com.tr