Metin Toker

Metin Toker

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


TÜRKİYE'nin siyaset hayatında, ona sağlığını verecek değişimin kaçınılmaz - ve vazgeçilmez - hale gelmesi bazı yanlış değerlendirmelere yol açmışa benziyor. Gerekli ilaç ne mevcut partilere, solda ve sağda bir veya bir kaç yenisinin eklenmesidir; ne de, bu Meclisin "Anayasada değişiklik paketi" gözboyacılığıdır.
Siyasi partiler ile seçim kanunlarında değişiklik yapılarak gidilecek ve yeni bir anayasal düzen hedefleyecek genel seçimden başka hiç bir şey artık iflah etmez.
Bunun 27 Mayıs veya 12 Eylül metodlarıyla gerçekleşmesi ne düşünülecek, ne arzu edilecek bir husustur. Bir defa buna gerek yoktur; ikincisi, onların hedefi ne derecede tutturdukları ortadadır. Bu kararı Meclisin kendisi almalıdır.
Ancak "alternatifsiz hükümet" kurmuş "liderler sultası altındaki partiler"in egemen olduğu bu Meclisin böyle bir kararı gönül rızasıyla almasını beklemek hayalciliğin ta kendisidir. Onun üzerinde "dayanılmaz bir baskı" kuracak siyasi cereyanın ülke düzeyinde gerçekleştirilmesi "sine qua non = olmazsa olmaz" şarttır. Bu aşamada ihtiyaç yeni partilere değil, güç birliğiyle gerçekleştirilecek o cereyanadır. Çünkü yeni partiler nihayet o sistemin, her hangi bir parti gibi, parçası olacaklardır. Bundan dolayıdır ki İnönü'nün sadece "partisini Baykal'dan koruyamamışlar"ın başına geçmeyi reddetmesi doğru bir tutumdur. Erdoğan'ın "partilerini Erbakan'ın etkisinden kurtaramayanlar"ın başında, merkeze daha açık, hatta Hristiyan Demokratlara özenti bir Müslüman Demokrat parti teşebbüsü de, hele FP henüz varken, fazla şans taşımaz. Mümtaz Soysal'ın yanında "fikir jimnastik"i yapanlar şunu unutmamalıdırlar: Ulus - devletin geçmişte kaldığını iddia yanılgıdır ama globalleşme diye bir cereyanın varlığını ve etkisini görmezden gelmek de olmaz. Tabii bir de "Derviş faktörü" var, ancak onun önce kendini, hele "Cathy Yenge"yi "televole medyası"nın elinden kurtarması gerekiyor.
Her halde bu aşamada hedef Fransa'da De Gaulle'ü getiren, bizde Erbakan'ı götüren hareket kadar dahi ekstra destek veya teşvike muhtaç kalmayacak bir güçbirliğiyle "toplum baskısı"nın yaratılması olmalıdır ve hedefin saptırılmamasında "sayılamayacak kadar çok fayda" vardır.

NOT - Bu not, bir olayı Tarihe doğru geçirmek için yazılmamıştır. Tarih doğruyu biliyor. Bu not MİLLİYET okurlarını bir yanlıştan sakınma gayesi gütmektedir.
Taha Akyol, Oktay Ekşi ile "DP dönemi" üzerine tartışmasında şu hükmü düştü: "DP, CHP'yi kapattıktan sonra değil, CHP'nin de katılacağı erken seçimlere gidecekti ama darbe (27 Mayıs) bunun yolunu kesmiştir".
Gerçek bunun tamamile aksidir: DP, CHP'yi bir sivil darbe olan Tahkikat Komisyonu ile kapattıktan sonra cılız CKMP'nin katılmasıyla göstermelik seçime gidecekti. Gücü yetmedi, her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı, karşı darbeyle yolu kesildi.
Taha Akyol "Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları"nı benden iyi bildiğini söyleyerek bana takılır. O halde, orada yazılı, 1960 bütçesinin Şubat ayındaki görüşmeleri ile Mart sonu arasındaki, devrin Adalet Bakanı Budakoğlu tarafından doğrulanmış gelişmeleri de bilmektedir.
Demek ki hafızası ona oyun etmiş. - M.T.