Türkiye'nin tek değil, biri kabaca
10, diğeri
55 milyonluk ve aralarında
dağlar kadar fark bulunan iki toplumdan oluştuğu gerçeği bu sütun okuyucularının yıllardır bildikleri bir husustur. Bunun üzerinde çok durulmuş ve düşünülmüştür de.. Şimdi bazı araştırma ve istatistiklerin daha ayrıntılı şekilde ortaya çıkarmasıyla konu, köşe yazarlarının da iteklemesi sayesinde kamuoyunda gerekli alarm zillerini çaldırtmıştır. Vaktiyle
Britanya İmparatorluğunda da
İngilizler ve
Hintliler böyle
"dağlar kadar fark"lı şartlar altında yaşarlardı ama, aralarında binlerce millik mesafe vardı.
Türkiye'de birbirlerinin burnu ucundadırlar. Bugün bizim 10 milyonluk kütlenin eriştiği düzey
Danimarka'ya yaklaşmışken 55 milyonun
Bangladeş normlarından fazla ileri gidememesi de durumun normal, yahut
"kader" sayılmasını gerektirmez. Devletler bütün vatandaşlarına hiç olmazsa
"yakın hayat şartları" sağlamak, en azından sağlamaya çalışmakla yükümlüdürler.
Türkiye'nin özelliği, bir süreden beri gelen
hükümetlerin - yahut, kurulan
iktidarların - böyle bir kaygıdan uzak görünmeleridir.
Konunun güncelleştirilerek ele alınması bazı medya mensupları arasında hala süren ilginç ve hoş, fakat işin esasından biraz uzak tartışmaları, sataşmaları da başlatmıştır.
Hürriyet gazetesinin yönetmeni
Ertuğrul Özkök meseleye kendi aydın köşe yazarı
Serdar Turgut'un el basmasını
"Acıyı dar ve orta gelirliler çekerken ona da ne oluyor?" tarzında yadırgamış, kınamasını adeta
"bütün aydınlar"a teşmil etmiştir.
Özkök'e göre dar ve orta gelirliler uygulanan ekonomik programı anlayışla karşılarlarken, zaten arada onların ekonomik şartları da
"mutlu azınlık" derecesinde olmasa bile yükseldiğinden itiraz sesi yükseltmedikleri halde
"aydınlar"ın, her zamanki gibi işe maydanoz olmaları işgüzarlığın ta kendisidir.
Buna
Hürriyet köşe yazarı
Serdar Turgut, genel yönetmeninin fena halde yanıldığını istatistiklerden aldığı
"veciz rakamlar"ı konuşturarak ispatlayan
"müeddep bir cevap" vermiştir. Buna karşılık
Milliyet yazarı
Umur Talu hırçın ve
alaycı tarzda aydın tepkisi göstermiş,
Özkök'e
"Buena Vista Social Club = İyi Manzara Sosyal Klubü" üyesi diye - Hürriyet yönetmeni Babıali'de
"iyimserlik"i ile tanınır - takılmıştır.
Peki, oylar ne oluyor?
Burada unutulan esaslı bir husus var. Elbette ki
55 milyonluk toplumun yaşam şartları kolaylaşmamakta, güçleşmektedir.
10 milyonluk toplumla da arası gittikçe açılmaktadır. Bu noktada
Özkök "iyimserlik"inin kurbanı görünmektedir. Ancak seçimlerde aydınlar - ve sağduyulu bir tabaka - bu durumun
"müsebbib"i, programların yapımcısı ve uygulayıcısı
"düzenci partiler"e oy vermezken - ötekileri de uyarırken -
55 milyon adeta kütle halinde o tarafa ağırlık koymaktadır. Eğer onlardan ümidi fazla kesmişse o zaman da kurtuluşu
"zahmetsiz yol" gösteren
semavi veya dünyevi hayal tacirlerinden beklemektedir.
Ama kendisini zahmete sokacak, dümenini bozacak
- zira herkes bir dümen tutturmuştur - radikal değişimlerden korkmakta, meşhur deyimle
"elini taşın altına sokmak"a yanaşmamaktadır. Bu, zenginin kırıntıyısıyla geçinme Osmanlı adetinin toplumda sürdüğünün hazin vurgulanmasıdır.
Onun için
"N'olacak bu Türkiye?" diye fazla dert edinmeye lüzum yoktur. Hiç bir şey olmaz.
"Burası Türkiye ve Türkiye'de Türkler yaşar.. Türkler de böyle yaşarlar!"Yazara E-Posta: m.toker@milliyet.com.tr