Metin Toker

Metin Toker

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakanımızı eskiden beri ve iyi bilenler için, çıkarttığı "Devlet Krizi" şaşılacak bir olay değildir. Hele mesela onun "sondan bir evvelki Başbakanlığı" sırasında Montreux'de Karamanlis ile yaptığı görüşmeyi izleyenler arasında siz de bulunuyor idiyseniz bunu adeta "tanır gibi" olmuşsunuzdur. İyi geçen toplantıdan sonra bizimki bir esmişti, bir gürlemişti, Amerika'ya karşı bir veriştirmişti ki herkes "Ne oluyor?" diye meraklanmıştı.
Tabii hiç bir şey çıkmamış, fırtına mayna olmuştu. Çuval içindeki incirlerden bir kısmı berbat edildikten sonra..
"Devlet Krizi"ni Türkmenistan'da ilk duyduğunda Bahçeli'nin "Ecevit'in duygusallığı"ndan bahsetmesi doğru, fakat eksiktir. Buna, onun fevriliğini de eklemesi gerekirdi.
Bir de böyle krizlerde Başbakanımızın adeti "zeytinyağı gibi üste çıkma" çabasıdır; fakat sonra, gerçek anlaşılınca, "küpüne zarar veren keskin sirke" misali, sakinleşip yerine oturur.
Bu sefer verdiği zararın ne olduğu, yakında anlaşılacaktır.

Toplantıda bulunanların çeşitli ve çelişkili açıklamalarından bir husus, gene de anlaşılır şekilde belli olmaktadır: Ecevit'in Sezer hakkındaki "son derece terbiye dışı bir üslupla bana ağır ithamlarda bulundu" sözleri gerçeği yansıtmamaktadır. Ortada, "terbiye dışı üslup" bir yana, "ağır itham" dahi yoktur. Bu, olsa olsa, "ağır üslupla sert eleştiriler"dir. MGK'nın eski toplantılarına katılmış bulunanlar belirtmişlerdir ki bu, olagandır ve "ses tonunun çok daha yüksek perdeye çıktığı" görülmüştür. Ecevit'in bahsettiği "devlet geleneklerimize uymayan, eşi görülmemiş davranış" anlaşılıyor ki daha ziyade bir Başbakanın spektaküler tarzda böyle bir toplantıyı terketmesi ve krize yol açmasıdır.
Buna karşılık olup bitenlerde bir "bayağılaşma" görülmektedir ama o, Cumhurbaşkanından değil, bir Başbakan Yardımcısından gelmiştir.
Ancak meselenin esası, şeklinden daha önemlidir. Hükümet "ben alternatifsizim", "ülke yeni seçim kaldırmaz" tarzı gerekçelerle - Cumhurbaşkanının dediği gibi - yasama güçüne, hiç olmazsa Meclisteki kendi gruplarına ipotek koymuştur. Şimdi, bir ekonomi programının uygulandığı bahanesiyle - gene Cumhurbaşkanının dediği gibi - yargı güçünü işlemez hale getirmeye kalkışmaktadır. Bu programın sonu alınıncaya kadar - çıkmaz ayın son çarşambası - dizboyunu aşıp gırtlağa ulaşmış yolsuzlukların üzerine kararlılıkla gidilmesini önlemeye, vargücüyle çalışmaktadır. - Herkes aşağı yukarı emindir ki bunda, başka bityenikleri de vardır -.
Halbuki "halktan fedakarlık isteme" temeline dayanan bu, enflasyonu düşürme ilk amaçlı programının başarı şartı onun "Sezarın karısı" kadar ak ve pak ellerde uygulanmasıdır. "Yolsuzlukların üzerine gidilmesi beklesin!" teranesi bunu uyutmanın ninnisidir.
Son krizde kamuoyunun, çok büyük çoğunluğuyla niçin Başbakan ve adamlarından değil, Cumhurbaşkanından yana vaziyet aldığına başka sebep aramaya gerek var mı?