Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sinemanın sık sık değindiği bir dönem olan Amerika’nın “Büyük Buhran”ı, bu kez Nick Cave’in yazıp John Hillcoat’un yönettiği bir yapımla ele alınıyor. 20’lerin içki yasaklı Amerika’sında geçen film maçoluk şovundan öteye gidemiyor

Ünlü müzik adamı Nick Cave, arada sırada bir senaryo yazıp memleketlisi Avustralyalı John Hillcoat’un yönetimine teslim ediyor. Hapishane gerilimi “Ghosts... of the Civil Dead...” (1988) ve Avustralya’da geçen Western “Kanlı Teklif / The Proposition”ın (2005) ardından geçen yıl Cannes’da yarışan “Kanunsuzlar”, bu heyecan verici işbirliğinin üçüncü ürünü...
Bir Nick Cave senaryosunda alışılageldiği gibi “Kanunsuzlar”da da erkeklerin dünyasındayız. Matt Bondurant’ın tarihi romanı “The Wettest Country in the World”ün uyarlaması olan film, 1920’ler Amerika’sı denince en sevilen mevzulardan birini, içki yasağını ve bunun sonucu olan içki kaçaklığını ele alıyor. Sert abiler Forrest ve Howard ile onların nispeten yumuşak huylu kardeşi Jack, içki üretimi ve kaçakçılığı işindeler...Yıllardır tıkırında giden kaçakçılıkları, yeni şerif yardımcısı Charlie Rakes’in kârlarından önemli bir yüzde istemesiyle sarsılıyor. Sert kardeşler, bu parayı vermemek için direnince, bütün tarafların zarar göreceği bir şiddet açığa çıkıyor.

Kardeşlerin tarafında

“Kanlı Teklif”i bilenler, “Kanunsuzlar”daki ‘efsane’ meselesini de, üç kardeş arasındaki ilişkileri ele almasını da, şiddetin dozunun yüksekliğini de tanıdık bulacaklar. Ancak “Kanlı Teklif”te bunlar senaryonun örgüsü ve şiirsellikle şiddeti bağlayan anlatımı içinde bir yere otururken, “Kanunsuzlar” için aynı durum geçerli değil. “Kanunsuzlar” sert kardeşler ve devlet uzantısı karikatür gibi çizilmiş ‘kötü adam’ Rankes arasında büyük bir fark ortaya koymuyor ama izleyiciden ısrarla kardeşlerin tarafını tutmasını bekliyor. Dolayısıyla ne şiddeti ne kavgası ne de efsaneleri sağlam temellerde yükseliyor.
Film; 1920’lerden yola çıkıp Amerika’nın o günü ve yarınıyla ilgili olabilmeyi başarabilen “Bonnie and Clyde” gibi de Büyük Buhran dönemini hakkıyla işleyemiyor. Karşımızdaki yapım, herhangi bir yerde, herhangi iki tarafın birbirine girdiği boş maçoluk şovundan öteye gidemiyor. n

“Kanunsuzlar/ Lawless”
Yön.: John Hillcoat
Oyn.: Shia LaBeouf (Jack Bondurant), Tom Hard (Forrest Bondurant), Jason Clarke (Howard Bondurant), Guy Pearce (Charlie Rakes), Jessica Chastain (Maggie Beauford), Mia Wasikowska (Bertha Minnix), Gary Oldman (Floyd Banner)
Sen.: Nick Cave
Gör.: Benoit Delhomme
Müz.: Nick Cave,
Warren Ellis

Bu filmde tüm çocukluk kahramanları bir arada

“Efsane Beşli”


“Efsane Beşli / Rise of the Guardians”, Amerikalı yazar ve illüstratör William Joyce’un çocuk kitapları serisinin uyarlaması. Peter Ramsey’nin ilk sinema filmi, Noel Baba, Paskalya Tavşanı ve Diş Perisi gibi çocuk kahramanlarını karakter olarak seçiyor. Kara, çocukların mutluluklarını tehdit edince Jack Frost, Noel Baba ekibine dahil oluyor. DreamWorks’ün bu yeni animasyonu 3D seçeneğiyle de vizyona giriyor. Soğuk görünümüne rağmen teknik konularda başarılı film olan “Efsane Beşli”, hikaye olarak ise yalnızca çocukları memnun edebilecek bir seyirlik...

Suat Yalaz’ın karakteri beyaz perdede

“Karaoğlan”


Televizyon dizileriyle tanınan, 1998’de ise “Laleli’de Bir Azize”yi yöneten Kudret Sabancı, Suat Yalaz’ın 1960’larda yarattığı çizgi karakter “Karaoğlan”ın sinema uyarlamasıyla ticari bir filme imza atıyor.
Karaoğlan’ı Volkan Keskin’in canlandırdığı diğer önemli rollerde ise Müge Boz, Özlem Yılmaz ve Hakan Karahan’ı izlediğimiz film, 1238’de Anadolu’da geçiyor. Selçuklular, Moğol istilasına karşı bir Türk birliği oluşturmak için Altın Orda’ya Çise Hatun’u gelin vermeyi planlamaktadırlar ama başkötü Camoka,
Çise Hatun’u yakalayarak bu evliliği engellemeye kararlıdır. Karaoğlan’ın Çise Hatun’u Altın Orda topraklarına götürmeyi kabul etmesi Camoka’nın planlarını altüst eder.
Büyük ticari bir film olma iddiasındaki “Karaoğlan”, öncelikle oyunculuklar, dövüş sahneleri ve diyaloglarda beklenen özeni göstermeyen bir yapım.

Finans zenginine çifte bela

“Entrika”


GEÇTİĞİMİZ?YILIN en iyilerinden, David Cronenberg’ün müthiş finansal kriz ‘bilim kurgusu’ “Cosmopolis”in ardından “Entrika/Arbitrage” da, benzer bir karakteri; bir Wall Street zenginini ana karakter olarak seçiyor. Ama “Cosmopolis”in tersine alabildiğine gerçekçi, arada gerilim türüne meyleden bir karakter çalışmasıyla...
Richard Gere’ın canlandırdığı finans zengini Robert Miller, 60’ıncı yaş gününü karısı Ellen (Susan Sarandon) ve çocuklarıyla ‘mükemmel’ aile babası görünümünde kutluyor ama ilk sahnelerden birinde, torunlarının hediyelerini Richard’ın eline evin hizmetlilerinden birinin tutuşturmasını gösteren film, Robert’ın göründüğü gibi olmadığını hemen izleyicisiyle paylaşıyor. Nitekim Miller, birkaç saat sonra soluğu metresi Julie’nin (Laetitia Casta) yanında alıyor. Şirketini hesaplarda büyük bir yolsuzluk yaparak satmak üzere olan ve yakalanmaktan korkan Richard, polisiye bir olaya da karışıyor. Tüm gücüyle başını büyük belaya sokacak bu iki olayı örtbas etmeye gayret ediyor.

Amerikan rüyasının bedeli
Gere’ın dengeli ve inandırıcı performansı, ilk filmini çeken bir yönetmen için oldukça isabetli kararlar veren yönetmen Nicholas Jarecki’nin en büyük avantajlarından biri... Film, izleyicinin Robert’a karşı hislerini
ne nefrete ne de onun tarafını tutmaya yönlendiriyor. Bu tutumuyla da bir yerde
kızına “Benim buradaki rolüm ataerkil, ne yapmamı bekliyorsun?” demek zorunda kalan bir adamı, hem kendi davranışlarının sorumlusu hem de düzenin bir parçası olarak çiziyor. Zengin ve başarılı olma üzerine kurulu Amerikan rüyasının bedellerini gösteriyor diye de yorumlanabilecek film, sağlam bir karakter portresi olarak da kapitalist düzenle ilgili bir hikaye olarak da eşit derecede anlamlı...


Küçük bir kızın bakışı

“Düşler Diyarı”


Bu sezon bir yapıma ‘yılın bağımsız filmi’ sıfatını yakıştıracak olursak, buna en uygun film genç yönetmeni Benh Zeitlin’i sinema dünyasının odağına taşıyan “Düşler Diyarı / Beasts of the Southern Wild” olurdu. Nitekim bu başarısı ona Oscar adaylıklarında En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo ve9 yaşındaki küçük oyuncusuna En İyi Kadın Oyuncu adaylığı getirdi.
“Düşler Diyarı”, balıkçılık yapan, şehrin ve sistemin dışında yaşayan düşük gelir düzeyinde insanların bulunduğu New Orleans’taki Bathtub adlı bir yerde geçiyor ve hikayeyi küçük kız çocuğu Hushpuppy’nin öznel anlatımıyla şekilleniyor. Annesi kayıplarda olan Hushpuppy, sağlığı pek yerinde olmayan babası Wink’le birlikte yaşayan, hayal gücü bir hayli gelişmiş bir kız çocuğu... Wink, yaklaşan fırtınaya (Katherina kasırgası) rağmen bölgeyi terk etmeyi reddediyor. Fırtına bütün dengeyi altüst ettiğinde, Bathtub’da birkaç kişi kalıyor ve hayat şartları daha da çetinleşiyor.
Yönetmen Zeitlin, gerçekle küçük bir kız çocuğunun hayal gücünü ustalıkla bir araya getirdiği filminde eşi benzeri az görünen bir büyüme öyküsü anlatıyor. Hushpuppy’nin hayallerini ve gerçekte yaşanan trajedileri; düzensiz ama duygusal düzeyde işe yarayan, içgüdüsel bir kurgu ve ritim duygusuyla bir araya getiriyor. Buna eklenen Hushpuppy’nin dış sesli anlatımı ve yönetmenin 16 mm çektiği filmindeki görüntü çalışması, “Düşler Diyarı”nı hikaye anlatımı olarak oldukça özgün bir yere taşıyor. Son dönemin en iyi “çocuk bakışı” filmlerinden biri olan, “Düşler Diyarı”nda Quvenzhané Wallis’in performansı da görülmeye değer.