Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

‘Kalp ve damar hastalıklarından korunmak için herkes D vitamini almalı’, demek için henüz erken; zira yeterli kanıt yok. Ama eldeki verilerin, yeterli D vitamini alımının önemini gösterdiği de göz ardı edilemez...

Londra’daki hayvanat bahçesinin aslan nüfusu 1880'lerde giderek azalmaktaydı. Yeni doğan aslan yavruları bir süre sonra rahat yürüyemez oluyor ve yetişkin boya ulaşmadan ölüyorlardı. Birçok uzman bunun bir bulaşıcı hastalık olduğunu düşünüyordu. Bir türlü çare bulunamayınca zamanın ünlü hekimlerinden birine başvuruldu. Gelen doktor, aslan yavrularının ne yiyip içtiğini inceledi. Hastalıklarını, her gün yedikleri etlerin çok yağsız olmasına bağladı. Etlerin ayıklamadan ve balık ciğeri yağı katılarak verilmesi talimatını verdi. Bu diyetle aslan yavruları iyileşti. Londra dünyanın en güzel hayvanat bahçesi olma unvanını korudu.
Aslan yavrularının derdi bebek ve çocuklarda da görülen, raşitizim adlı kemik hastalığıydı. On yedinci yüzyıldan beri bilinmekte olan bu hastalığın nedeni ancak 1920'lerde anlaşılmaya başlandı. Sorun, kemiklerin yapı taşı olan kalsiyumun bağırsaklardan emilimi için gerekli olan D vitamininin eksikliğinden kaynaklanıyordu. Raşitizimde, kemiklerinde yeterince kalsiyum olmayan çocukların bacakları eğrilir, büyümeleri gecikir. Düzelen beslenme ve D vitamini desteği sayesinde bu hastalık eskiye göre çok daha ender görülüyor. Raşitik olan aslan yavrularının iyileşmesini sağlayan da yedikleri D vitamininden zengin besinlerdi. Ama 1889'da İngiliz doktor, morino balığının karaciğerinden elde edilen yağı tavsiye ettiğinde, hayvanlara iyi gelenin yağ değil, içinde bolca bulunan D vitamini olduğunu bilmiyordu.

Kalbimiz için D vitamini alalım mı


Yetersizliği hangi hastalıklara neden oluyor?
D vitamini yetersizliği hafif olduğunda bile osteoporoz denilen kemik erimesi, düşmeler ve kemik kırıkları daha sık görülüyor. Son yıllarda D vitamini azlığının yalnız kemikleri değil, vücudun diğer organlarını da bozduğuna dair bilgiler artmaya başladı. Kalp krizlerinin, şeker hastalığının ve yüksek tansiyonun oluşumunda D vitamini yetersizliğinin payı olduğunu düşünenler az değil. Birçok araştırma insanların kanındaki D vitamini düzeyi ile osteoporoz arasındaki ilişkinin yanı sıra, kalp-damar ve şeker hastalığı görülme sıklığı arasında da bir ilişki olduğunu gösterdi. Bu gözlemler üzerine bilim insanları D vitamini hapları alanları incelemeye aldı... Osteoporoz riskini azalttığını gördüler. Bu çalışmaların ana amacı kemik sağlığıydı ama vitamin alanlarda başka yararları da görüldü. Kalp krizi, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı ve bazı kanserlerde görülen azalmalar heyecan yarattı.

Herkes kullanmalı mı?
Bu gözlemlere bakan bir kısım doktor ise aynı heyecanı paylaşmıyordu. Vitamin alanlarda kalp ve diğer hastalıkların daha az görülmesinin nedeninin aldıkları haplar olmadığını iddia ediyorlardı. Vitamin alanların zaten sağlıklı bir yaşam süren insanlar olduğunu söylediler. Diğer bazı vitaminler hakkındaki ilk bilgilerin nasıl ümit verici olduğunu ama sonunun gelmediğini hatırlattılar. Gerçekten de, 1990'larda büyük ümitler bağlanan E vitaminiyle yapılan yeni çalışmalar, bu vitaminin ne kalp hastalıklarından ne de kanserden koruduğunu ortaya koydu. Bazı durumlarda E vitamininin zararlı bile olabileceği belirlendi. Bu nedenle vitaminin alımını bir sağlık politikası olarak tavsiye etmeden önce, sonuçları kanıt olarak kullanılabilecek büyük araştırmalara ihtiyaç olduğuna ben de katılıyorum.

Kalbimiz için D vitamini alalım mı


Yerkürede Ekvator’dan uzaklaştıkça güneş ışınlarının deride D vitamini yapma gücü azalıyor. Araştırmalara göre, 37.enlemin üstüne çıkınca, bahar ve yaz ayları dışında deride yeterli D vitamini yapılmıyor. Türkiye nüfusunun önemli bir bölümü 37. enlemin kuzeyinde yaşıyor. Güneşli iklimlerde yaşasa da, az güneş görenlerde, esmer tenlilerde, hava kirliliğinin yoğun olduğu şehirlerde D vitamini eksikliği daha sık görülüyor.


D vitamini kaynakları
Vücut D vitaminini iki yolla alıyor. Birincisi; güneş ışınlarındaki ultraviyole dalgalar, derideki hammaddesini etkileyerek D vitaminini oluşturuyor. İkinci yol ise sınırlı sayıda besinle alınıp bağırsaklardan kana, oradan da karaciğere giden D vitamini. Böbrekler de vücuttaki D vitamini ve kalsiyum işlemleriyle yakından ilgili. Güneşe çıkmayanlarda, genellikle güneşi az gören şehirlerde yaşayanlarda, D vitamini içeren besin yemeyenlerde, şişmanlarda ve yaşlılarda D vitamini eksikliği daha sık görülüyor. Bazı mide, bağırsak, karaciğer ve böbrek hastalıklarında da bu eksiklik ortaya çıkabiliyor.


İşe, doğal yollardan alarak başlayın
'Kalp hastalıklarından ve kanserden korunmak için D vitamini alalım mı?' sorusuna kesin cevap arayan bir araştırma başladı. 65 yaşının üstünde 10 bin kadın ve 10 bin erkek, günde ya 2000 ünite D vitamini ya da dış görünüşü aynı olan ama içinde ilaç bulunmayan hap (plasebo) alacaklar. İki gruba 5 yıl sonra bakılınca, ‘D vitamini yararlı mı, ne kadar yararlı?’ belli olacak. Peki o zamana kadar ne yapalım?
İşe, doğal yollardan D vitamini alımını artırarak başlamalıyız. Haftada 2-3 gün, 15 dk kol ve bacakların yaz veya bahar güneşi görmesi, gereken D vitamini sağlamaya yeter. Kışın hava güneşli olsa bile, vitamin üretmekte aynı etkinlikte değil. Somon, uskumru, ton balığı, süt ve yumurta D vitamini açısından zengin. Bebeklerde ve küçük çocuklarda, hamilelerde ve özellikle 60 yaşını geçmiş olanlarda, özellikle kadınlarda, kemik sağlığı için D vitamini hapları gerekebilir. 'Kalp ve damar hastalıklarından korunmak için herkes D vitamini almalı' demek için yeterli kanıt yok. Ama eldeki verilerin, yeterli D vitamini alımının önemini gösterdiği de göz ardı edilemez. Doktorumuzla D vitamini ihtiyacımızı da konuşmamızda yarar var.