Önce saygı

5 Şubat 2010

Kendinize olan güveni abartıp, rakibe saygı duymazsanızBursaspor gibi ilk yarıyı 3-0 geride kapatırsınız. Fenerbahçe tam tersini yaptı, hayran bıraktı

Saygı bedavaya söylenecek, öyle her zaman kullanılabilecek bir kelime değildir. Hangi mesleği yaparsanız yapın önce kendinize saygınız olacak. Eğer sporcuysanız camianıza ve rakibinize de saygı duyacaksınız. Bu sadece oyun kuralları ve fair - play için değil, kazanmak adına da önemli çünkü.
Fenerbahçe takımı Denizli maçının son yarım saatinde başlayan, Sivas maçının tamamında devam eden bir çıkış yakaladı. Dün de 45 ila 65. dakikalar hariç müthişlerdi. Hem kendilerine, hem takımdaşlık duygusuna, hem de kazanmak için rakibe saygı gösterdiler. Ben son üç maçta Fenerbahçe takımına hayran oldum. Hatta farklı kadrolarla oynamalarına rağmen. Volkan’dan Semih’e kadar ilk 45 dakikanın tamamında ve son 20 dakikada müthiş bir konsantrasyon ve özveri içinde, rakibi ciddiye alarak, hem hücumda, hem savunmada çoğalarak mücadele ettiler.
Bunun aksine Bursa takımı bilinenin dışında fazla rahattı. Güven futbolda çok önemli. Güvenli olduğunuz zaman iyi oynarsınız, daha başarılı olursunuz ancak bu güveni abartırsanız, “Biz zaten önemli takımız”

Yazının Devamı

Kalite farkı ortadan kalktı

2 Şubat 2010




Fenerbahçe eskiye oranla bu sezon daha rahat rotasyona gidiyor. Oyuncular arasında uçurum yok. Daum da istediği oyuncuyu rahat rahat oynatıyor

3-1’lik Galatasaray maçından sonra büyük düşüş yaşayan Fenerbahçe ilk yarının son iki maçına kadar ciddi sıkıntı yaşamıştı. Trabzonspor ve Ankaragücü’nü yenerken bile oyun olarak ortaya bir şey koyamamış, sadece mücadele günü kurtarmaya yetmişti.
Devre arası yönetim - Aykut Kocaman birlikteliği ile iki kişi kadro dışı bırakıldı. ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ mesajı gibiydi bu hareket... Bütün oyunculara aba altından sopa gösterildi. Hazırlık döneminde oynanan kupa maçlarında ve ligin ilk haftasındaki Denizli sınavında ofansif yön başarılı, ancak takım savunması sıkıntılıydı. Nitekim iki maçta beş gol yediler, altı tane attılar. Ancak Denizli maçının son 20 dakikasında mücadele kadar oyun olarak da olumlu sinyaller vardı.

Yazının Devamı

Mücadele ve iyi futbol

1 Şubat 2010

Daniel Güiza sakat, Santos, Lugano, Emre Belözoğlu, Cristian da cezalı. Geçen haftaya göre ilk 11’de 5-6 farklı oyuncu olmasına rağmen müthiş bir futbol.
İlk yarının son iki haftasında sadece mücadele ederek kazanan ve ayakta kalan Fenerbahçe, ikinci yarıya fırtına gibi girdi. Önce Denizlispor’u son 20 dakikadaki yüksek tempo ile yendi. Dün de Sivas’ı deplasmanda oyunun başından sonuna kadar uzanan müthiş arzu ve iyi futboluyla kolay geçti. Sonuna kadar diyorum; uzatmanın son saniyelerinde bile Gökhan Ünal ile mutlak bir gol kaçırdı. O kadar istekliydiler, bir an bile oyundan kopmadılar.
Teknik Direktör Christoph Daum’un eline çok güçlü 20 kişilik bir kadro verildi. Açıkcası O da oynamayan oyuncuları hazır tutarak görevini iyi yapıyor. Fenerbahçe’nin önünde 15 lig, en az iki Avrupa ve en az iki Türkiye Kupası maçı var. Bu anlamda kenarda kalan oyuncuların bu kadar formda olması gelecek adına önemli bir artı.
Burada yönetimi de es geçmeyelim. Kazım - Önder operasyonunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu iki oyuncuyu kadro dışı bırakarak verilmek istenen mesaj yerine gitmiş. Herkes pabucun pahalı olduğunu kavramış.
Fenerbahçe takımı hep mücadele ederek sonuca gitmeye

Yazının Devamı

Statü değişmeli

29 Ocak 2010

Eşleşmelere baktığımızda Fenerbahçe-Galatasaray finaline doğru gidiyoruz sanki... Tabii ki çeyrek finalde zorlu maçlar oynanacak ama kura çekimi bende böyle bir izlenim bıraktı...
Fenerbahçe-Bursaspor maçları bu sezon final oynayacak takımı belli eder. İki takıma da daha sonra muhtemelen Galatasaray ile Trabzon’dan biri gelecek finalde... Ama bu işler yazıldığı gibi kolay olmuyor. Kupa her zaman sürprizlere açık.
Ancak yeri gelmişken şunu belirtmeden edemeyeceğim; Türkiye Kupası’ndaki bu grup uygulamasının gereksiz olduğunu düşünüyorum. Avrupa’ya baktığınızda çoğu ülkede böyle bir statü yok. Futbolun marka değerini el üstünde tutmak için bir yığın çaba sarfederken bu kupa işleri bozuyor. Tabii ki takımların gelirlerinin artması için Ziraat Bankası’nın sponsorluğu çok önemli. Bu işe yatırım yapanlara saygımız sonsuz. Futbola önemli katkı sağlıyorlar. Ancak bu grup statüsünü değiştirmeliyiz. Gruplarda dengesiz dengesiz maçlar oynanıyor. Bu da kaliteyi azaltıyor. Sabah akşam takımlarını izleyen taraftar da tribünden uzaklaşıyor, çünkü sıkılıyor. Bu da ligi etkiliyor. Seyirci kaçıyor. Futbol Federasyonu’nun, Türkiye Kupası’nı yeniden gözden geçirmesi şart sanırım...

Yazının Devamı

Beşiktaş’a benziyor!

26 Ocak 2010




Ben Beşiktaş’ta sezon başından bu yana yaşanan dağınıklığı ilk kez Galatasaray’da da gördüm. Bu ciddi bir sıkıntı. Galatasaray da, pozisyon fakirliğine doğru gidiyor. Takım gerçek kimliğinden uzaklaşıyor. Teknik Direktör Rijkaard dikkatli olmalı

Genelde teknik adamları fazla eleştirmem ama Galatasaray bu hafta Rijkaard’a rağmen kazandı. Rijkaard maçın krize girmesi için elinden geleni yaptı.
Bence Gaziantepspor maçında sahadan çıkması gereken en son oyuncu Elano idi. Belki de Türkiye’ye geldiği günden bu yana en beğendiğim maçıydı. Şut attı, çalım attı, isabetli oynadı. Tabelada numarasını görünce doğal olarak o da şaşırdı. Sahadaki yaratıcı, sonucu değiştirecek tek oyuncuyu çıkararak Rijkaard, 10 kişi kalan rakibin ekmeğine yağ sürdü.

Elano çıkınca...

Yazının Devamı

Arzu ve baskı

23 Ocak 2010

Aslında bu hafta gazetemden izin isteyecektim. Çünkü dün başlayan kötü hava şartlarının hafta sonu da devam edeceği, hatta daha da artacağı açıklandı. Bu olumsuz ortamda teknik analiz gerçekten zor. Çünkü böyle zeminlerde top oynamak kolay değildir. Bu nedenle dün gece 90 dakikadan çıkacak her sonuç benim için sürpriz olmayacaktı.
Fenerbahçe gidip gelen maçı oyunun son bölümündeki müthiş arzusu ve baskısıyla kazanmayı bildi. Özellikle son yarım saatte saha şartlarına uygun bir oyun taktiği geliştirdiler. Daum da biraz geç de olsa doğru değişiklikler yaptı. Emre, Santos ve Cristian ile yay civarına atılan uzun ve isabetli paslarla pozisyon ürettiler.
1-1’e yakalanmalarına rağmen (tıpkı Antalya’daki gibi savunma arkasına atılan topla golü yediler), Fenerbahçe takımı ön tarafta oynayan futbolcularının hareketli oyunlarıyla fırsatlar yakaladı ve bunları değerlendirerek müthiş bir üç puan aldı.

İlk yarı soru işareti
Fenerbahçe’nin son bölümlerdeki istek ve arzusu olumlu yönleri olsa da, ilk yarıda savunma ile hücum hattı arasındaki uçurum ciddi soru işaretleri yarattı. Düşünün Denizlispor takımı ilk yarıyı yorulmadan bitirdi. Savunma fazla öne çıkıp, baskı yapmayınca ne pozisyon

Yazının Devamı

Doğru transfer

16 Ocak 2010

Çok doğru bir transfer. Bilica, Santos, Alex, Cristian, Lugano ve Güiza’nın direkt oynadığı yerde zaten yabancı bir forvet almak akıl kârı değildi. Deivid’in bile yedek kaldığı Fenerbahçe’de bence en uygun oyuncu alındı. Semih’in geçirdiği sakatlıklar sonrası eski formunu yakalamaması, Güiza’nın istikrarsızlığı takviye gerektiriyordu. Forvetlerin çoğalması rekabeti de sağlayacaktır. Gökhan, Güiza tarzında bir oyuncu. Türkiye’de stoperlerin arkasına en iyi koşu yapan iki isim vardı. Biri Güiza’ydı, diğeri Gökhan...
Kesinlikle başarılı olur. Çünkü onun çizgi halindeki savunmaların arkasına yapacağı koşulara, Alex gibi, Emre gibi top atabilecek oyuncular mevcut. Trabzonspor, Gökhan’ı oynamadığı zamanlarda yarattığı problemden dolayı gönderdi. Takımına kötü elektrik verdi. Ancak Fenerbahçe’de böyle bir tavır içine gireceğini zannetmiyorum. Çünkü hedeflerinden bir tanesi büyüklerde oynamaktı.

Yazının Devamı

20 yıl geriye gideriz

10 Ocak 2010

Bizim takım artık sağ elle yemek yiyor. Bunu devam ettirecek biri gelmeli. Gelen sol elle yedirmeyi denerse, o yemeği üzerimize dökeriz. Tekrar 20 yıl geriye döneriz... Futbol Federasyonu’nun kendisine sorması gereken çok önemli sorular var? Biz kimiz? Bizim ekolümüz ne? Ne tür karaktere sahibiz? Oyuncu profilimiz nasıl? Hoca ararken bunlara dikkat edilmeli...

Ülkemizde uzun bir süredir Milli Takım hocalığı konusunda “yerli mi, yoksa yabancı mı” olsun tartışmaları var.
İstatistikler ülkeler için en doğru tercihin yerli olduğunu gösteriyor. Örneğin 1930 yılında başlayan ve Uruguay’da düzenlenen Dünya Kupası macerasında ilk gülen Uruguay Milli Takımı. Teknik Direktörü de Uruguaylı Alberto Suppici. Son Dünya Kupası 2006’da Almanya’da yapılmış. Kazanan İtalyan hoca Marcelo Lippi ile İtalya Milli Takımı. 18 kez gerçekleşen Dünya Kupası organizasyonlarında mutlu sona ulaşan tüm ülkelerin hocası yerli.
Avrupa Şampiyonaları’na bakın; 13 kez düzenlenmiş. İlk kez 1960 yılında Sovyetler Birliği kendi vatandaşı Teknik Direktör Gabriel Kachalin ile kupayı kaldırmış. Son Avrupa Şampiyonu 2008’de İspanya. Hocası yine vatandaşı Luis Aragones. Sadece Alman Otto Rehhagel ile şampiyon olan

Yazının Devamı