Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AB ile uzun süreden beri tıkanmış olan ve son olarak da ciddi sarsıntılar geçiren ilişkilere artık farklı bir şekil verilmesi düşünülebilir mi? Örneğin bir ara ortaya atılan “imtiyazlı ortaklık” gibi öneriler yeniden gündeme getirilebilir mi?
Bu konuda yavaş yavaş özellikle bazı akademik çevrelerde bir tartışmanın başlamakta olduğu görülüyor.
Bu fikir egzersizinin şu sırada yapılması, Türkiye’de AB üyelik müzakerelerinden bir sonuç çıkmayacağı ve yeni arayışlara girişmek zamanının geldiği kanısının güçlenmesinin bir sonucu.
Bu arayışı AB dışında (örneğin Şanghay İşbirliği Örgütü çerçevesinde) olduğu gibi, gene AB içinde yapanlar var.
Aslında Türkiye-AB ortaklığının kolay vazgeçilecek bir ilişki olmadığı herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Evet, Türkiye’nin AB’ye tam üye olması hedefine uzun yıllardan beri süren çabalara rağmen bir türlü ulaşılamadı ve maalesef bu gidişle ulaşılacağı da şüpheli...
Ama Türkiye’nin çıkarları ve vizyonu, Avrupa topluluğu ile sıkı bağların sürdürülmesini -veya diğer bir deyişle AB’den kopmamasını- gerektirir. Aynı şey Türkiye’ye kaybetmek istemeyen AB için de geçerlidir...
“İmtiyazlı ortaklık”
AB ile tam üyelik için süregelen müzakerelerin sonuç vermesi umudunun giderek zayıflaması karşısında, gene AB çerçevesi içinde aranan alternatif, “imtiyazlı ortaklık” fikrini gündeme getiriyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından ilk kez 2004 yılında ortaya atılan ve hemen Fransa tarafından desteklenen bu fikir, o zaman Türkiye tarafından reddedilmişti. Ankara’nın hedefi hep tam üyelik olmuştur. Türkiye örneğin Yunanistan dahil, diğer üye ülkeler gibi aynı statüyü paylaşmak ve bu arada AB’nin karar mekanizmalarında da söz sahibi olmak istemiştir.
“İmtiyazlı ortaklık” gerçi Türkiye’yi AB ile organik bağlarla birleştirecek, ama ona diğer üyelerin tüm haklarını ve avantajlarını vermeyecektir.
Aslında “imtiyazlı ortaklık” kavramı muğlak kalmış, içi tam doldurulamamıştır. Yani bu müzakereye açık bırakılmıştır.
Tartışmaya değer
Eğer tam üyelik müzakerelerinden umut kesilecek, hatta bundan vazgeçilecekse (ki Avrupa Parlamentosu’nun önceki günkü kararı da bu eğilimi güçlendirdi) “şimdiden AB ile farklı bir ilişki şekli düşünmek gerek” diye düşünenler var.
Bu ister “imtiyazlı ortaklık” olsun, ister buna benzer başka bir formül bulunsun, tartışılmaya değer bir konudur.
Eğer başka ilişkiler -örneğin Şanghay Grubu’na bir şekilde dahil olmak- gibi seçenekler düşünülüyorsa dahi, “AB çerçevesi dahilinde farklı bir ilişki” fikrini de mutlaka değerlendirmekte yarar vardır.
Önemli olan, Avrupa’dan tamamen uzaklaşmamak, AB ile yıllardan beri sürdürülen siyasal, ekonomik ve kültürel bağları koparmamaktır.
Ankara’nın çok boyutlu, dengeli dış politika anlayışı da bunu gerektirir...