Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İsrail'in Ramallah başta olmak üzere Batı Şeria'da giriştiği saldırıları durdurabilecek tek bir güç var: ABD. O da ne yazık ki tam bir gaflet ve atalet içinde. Yani hiçbir şey yapmıyor. Üstelik yanlış mesajlar da veriyor...
Günlerden beri BM'den AB'ye, Rusya'dan Arap ülkelerine kadar pek çok kuruluş ve devlet, İsrail'in derhal saldırılarını kesip işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmesi için çağrı üstüne çağrı yapıyor.
Bunlar Ariel Şaron'un bir kulağından giriyor, diğer kulağından çıkıyor. İsrail'e söz geçirebilecek, dediğini yaptırabilecek tek ülke Amerika. Şaron istediği kadar palazlansın, Washington'dan gelecek ağır baskıya boyun eğmemesi düşünülemez.
ABD kendi çıkarları söz konusu olduğunda, bu tür müdahaleleri pekala yapmasını biliyor. Ama Bush yönetimi, hala Filistin'deki drama seyirci kalıyor.
* * *
NEDEN?
* ABD'nin İsrail ile çok güçlü stratejik bağları var. Bir bakıma İsrail, ABD'nin Ortadoğu'daki köprü başısı durumunda. Geleneksel olarak ABD İsrail'in bir nevi hamisi olmuştur. Bu nedenle İsrail'i gözü kapalı desteklemiştir. Bunda, ABD'deki etkin Yahudi toplumunun ve Washington'daki lobisinin büyük rolü de var...
* George W. Bush işbaşına geldiği zaman, dış politika önceliklerini kendi gündemine göre belirlemişti. Selefi Başkan Clinton'ın aksine, Ortadoğu bu öncelikler arasında yer almıyordu. Nitekim Bush yönetimi, bu soruna bulaşmamaya özen gösterdi... Geçen hafta İsrail tankları Ramallah'ı işgal ederken dahi, Teksas'taki çiftliğinde dinlenen Bush, istifini pek bozmadı. Böylece, Şaron ile danışıklı dövüş içinde bulunduğu izlenimini verdi.
* 11 Eylül'den sonra Bush'un kafasını iki konu meşgul etti: Biri, terörizm, diğeri de Irak... El Kaide'yi saf dışı etmek Afganistan'ı vurmaktan, terörizm ile mücadele için askerlerini Yemen'den Filipinler'e kadar göndermekten çekinmeyen Bush, İsrail'in Filistin topraklarında yaptıklarını da kendi "icraatına" benzeterek - yani bu olayları da "teröre karşı savaş" sayarak - Şaron'u cesaretlendirmiştir. Nitekim Başkan Bush'un son demeçlerinde "İsrail'in de teröre karşı kendisini korumak hakkına sahip olduğunu" söylemesi, Arafat'ı da terörizmi kınamaya çağırması da bunu gösteriyor.
* * *
PEKİ, ABD'nin bu tavrı böyle devam edecek mi?
Aslında Bush, artık ABD'nin aleyhinde gelişebilecek faktörleri dikkate almak ve tavrını değiştirmek zorundadır.
* ABD'nin "süper güç" olarak rolü ve etkinliği söz konusu. Washington aktif olarak devreye girmezse, liderlik vasfı sorgulanacak ve zedelenecektir...
* Bush'un tavrı, Arapları ayağa kaldırıyor. ABD bu gidişle dost saydığı Arap ülkelerini de karşısında bulacaktır. O zaman Bush için Irak konusunda en ufak destek hayal olur...
* ABD'nin tavrı, Avrupa'nın da hoşuna gitmiyor. Gerçi AB de (Arap dünyası gibi) bu konuda hissedilir bir etkinliğe sahip değil. Ama bu sorun ABD ile Avrupa'nın arasını daha açabilir...
* En önemlisi:
Arap - ve İslam - halklarının umutsuzluğu ve öfkesi, terörizm için müsait bir ortam oluşturuyor. 11 Eylül'den sonra politikalarını "teröre karşı savaş"a endeksleyen ABD, Ortadoğu sınırlarını aşabilecek uluslararası bir şiddet kampanyasına hedef olabilir ve büyük felaketlere uğrayabilir...
Bu faktörler Bush'u aktif olarak devreye girmeye sevk edecek mi?
Bunu ne kadar çabuk yaparsa, herkes için daha iyi olacaktır...